Yeşil Yol
Marksist heyecanlarımın dorukta olduğu yıllarda insanların inisiyatif aldıkları, hayatlarına dair talepler ortaya koydukları protesto ve gösterilere içgüdüsel, otomatik olarak destek verirdim.
Onların yanında fiilen de durmaya hassasiyet gösterirdim.
Yılların bana verdiği tecrübe, bu tavrın tatmin verse de hep en doğru sonuçlara vardırmadığını gösterdi.
“Yeşil Yol” protestolarını, söylenenleri, protestocuların tavırlarını ilk gördüğümde de içimde otomatik bir destek oluşuverdi.
Hatta toplu hareketlere inancımı ve temelde insana güvenimi tamamen yitirmiş olmasaydım onlarla birlikte protestoya da çıkardım.
Ama sonra tecrübe yıllarım devreye girdi ve “Acaba” sorusunu sormaya başladım.
“Acaba” dedim, “Bu Yeşil Yol, protestocuların dediği kadar kötü bir şey mi”?
Yoksa onlar da tepkilerini benim gibi otomatik mi koyuyorlar?
Acaba onlar da bu iktidara inançlarını yitirmiş ve “Onlar neyi yaparlarsa yapsınlar, iyi yapsalar bile bu otomatikman kötüdür” diye mi düşünüyorlar.
Yani “Belki bu Yeşil Yol, tüm bölgeye çok güzel yararlar getirecek bir proje de olabilir, ama bizler yaşadığımız olaylardan, yandaş işadamlarından, yapılan usulsüzlüklerden bıktık da bunu otomatikman kötü mü sanıyoruz” diye sordum kendime.
Açıkça söyleyeyim, bunun böyle olduğuna dair bazı şüphelerim var.
Yerel insanlara saygı duymakla birlikte onların her tepkisinin yanında otomatik olarak durmakta zorlanıyorum.
Tabii ki bu tür işlere her zaman olduğu gibi sonradan bulaşan, bunu otomatikman yapan küçük burjuvaların tepkilerine de önem vermiyorum.
Bu projeyi tartışmalıyız, hem de önyargılarımızdan arınarak yapmalıyız bunu.
“Bu iktidar ne yaparsa yapsın mutlaka yanlıştır; bunda da mutlaka bir usulsüzlük, bir kıyak vardır” anlayışını bırakmalıyız.
Çünkü bu önyargı, gerçekleri görmemizi engelleyebilir.
Tamam, yerel kıyafetiyle protesto eden kadının verdiği görüntü güzeldir, dedikleri kulağa hoş geliyor ama bütün bunların bizleri nereye götüreceği de belli değildir.
Bence bu proje çevreyi maksimum koruyarak yapılırsa bölge insanı yıllar sonra, “İyi ki yapılmış” diyecektir.
Bölgenin ekonomik açıdan tamamen canlanması ihtimali de var.
“Bir yerde olay çıksa da ben gidip protesto etsem” diye yaşayan küçük burjuvalar, bölgedeki ekonomik potansiyelle ilgilenmeyebilirler.
Onlar zaten Taksim ve civarında yaşıyorlar.
Bölge halkı şimdi protestonun getirdiği ilginin ve kendilerine yönelen kameraların şehvetine kapılmış durumda; ama sadece eskinin aynen sürmesi üzerine inşa edilen bir mücadele yapılmaz; yapılsa bile bunun çok güzel şeyler getireceği şüphelidir.
Bu yüzden ben içimdeki isyan duygularını bastırarak “Bu Yeşil Yol projesine bir daha bakalım, üzerinde tartışalım” diyorum.