Gezi ruhunun zaferi
GEZİ protestosu başladığında, üstüne ölü toprağı serpilmiş gibi duran bilinçlerimiz ilk kez canlılık hissetti. Atatürk’ün yarattığı istisnai özelliklere sahip olan Cumhuriyet’imiz, kendisini sıradanlaştırıp Ortadoğu’daki ülkelere benzetebilecek bir iklimin içindeydi. Vasat bir grilik ortalığı sarmış; bireyleşme, özgürleşme bunlardan korkanlarca neredeyse ayıp sayılır hale getirilmişti. Biat kültürüyle yetişen çoğunluklar toplumda teslim olmuş, bir kara deliğin içinde gidiyordu. Bizleri bekleyen tehlikeyi görenler de çaresiz biçimde beklemekten başka bir şey yapamıyorlardı.
Toplumun her kesiminden gelerek Gezi Parkı’na çıkan o cesur genç insanlar; biricik özellikleri, istisnai durumları öldürülerek teslim alınmak istenen bu ülkeye “Yeter artık” denilebileceğini gösterdiler. Bunu ağır bedeller ödeyerek yaptılar.
Biat edenler, Gezi’deki gençleri “yenildi” ilan ettiler, ama bunun doğru olmadığı, aslında orada büyük bir zafer yaşandığı önceki gün yapılan seçimle de belli oldu.
Nasıl ki Gezi, gençlerin “Yeter artık” çığlığıysa, seçim sonuçları da Türkiye’nin aslında Gezi ruhunu içselleştirdiğini gösteren “Yeter artık” çığlığıydı.
Bu sonuçla Türkiye Cumhuriyeti bizlere, Atatürk tarafından bırakılan biricik karakterimizi, istisnai durumumuzu teslim etmeyeceğini, Ortadoğu’nun diğer ülkelerine benzeyip kaybetmeyeceğini gösterdi.
Bugün Amerika’da Obama’nın başlattığı bir “American exceptionalism” tartışması var. Burada, “Amerika’yı bir demokrasi, bir dünya gücü olarak istisnai, biricik yapan özelliklerin ne olduğu ve iyi Amerikalı olmanın bunlara sahip çıkarak nasıl olacağı” tartışılıyor.
Atatürk o kadar büyük bir liderdi ki, o zor koşullar altında bile neredeyse imkânsız olanı başardı ve bize biricik, sadece bölgesinde değil dünyada bile istisnai özelliklere sahip bir ülke verdi.
Türkiye Cumhuriyeti’ni biricik ve istisnai yapan özellikler, modern, çağdaş, seküler, Müslüman bir demokrasi olmasıydı. Türkiye modern anlamda demokrasiye, insan haklarına sahip çıkarak var olunabileceğini gösteren ilk ve tek Müslüman ülkeydi ve bu yolda da gidiyor.
Ama Müslüman olmayı diğer tüm özelliklerin üzerine çıkarıp diğer özellikleri onun altında bırakanlar, biricik özelliklerine rağmen Türkiye’yi sıradanlaştırabilirdi. Gezi ruhu aslında buna bir başkaldırıydı. Atatürk’ün bize verdiği modern, seküler, çağdaş bir Müslüman demokrasi olma özelliklerinin tümü Gezi’de vardı o günlerde. Üzerlerine devletin tüm baskı araçları salınarak ezilmeye çalışıldılar.
Ama olmadı işte, o ruh hâlâ yaşıyor. Komünist manifestosunun açılışında nasıl ki komünizm ruhunun Avrupa’nın üstünde dolaştığı söyleniyorsa, bugün de Türkiye gökyüzünde Gezi ruhu dolaşıyor.
Bizlerin de Amerikalılar gibi bizleri istisnai yapan, biricik kılan özelliklerin ne olduğunu ve bu bağlamda onlara sahip çıkarak nasıl iyi bir vatandaş olunacağını tartışmaya başlamamız gerekiyor.
- Seçim sonucu neden böyle oldu?1 yıl önce
- Kitabın ortasından konuşuyorum ve diğer lüzumsuz seçim notları1 yıl önce
- Alevi tartışması1 yıl önce
- Dün bu yazıyı yazarken...1 yıl önce
- Mea Culpa1 yıl önce
- Post-modern seçimin yankıları1 yıl önce
- 'Cool'un büyük kaybı1 yıl önce
- Z Kuşağına güvenilerek siyaset yapılır mı?1 yıl önce
- Muhalif yazarları bekleyen büyük kriz1 yıl önce
- Cumhuriyet Müzesi halk yüzünden kapanabilir1 yıl önce