Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        SARAY, Cumhurbaşkanı, hükümet ve partiler, siyasetin kavgaları hepsi geçicidir. Aslında önemli görünenler de o kadar önemli değildir. Bugün varlar, yarın yoklar. Bugün onların, yarın ise başkalarının yarattığı krizlerle uğraşacağız.

        Ama bütün bunların dışında kalıcı olan ve geleceğimizi belirleyecek tek şey var: O da “gençlerimiz”dir. Bugün oluşan ve yetişen gençliğin yarın bu ülkeyi daha güzele taşıyacağına inanırsak o zaman bugünün sıkıntılarını, krizlerini gönül rahatlığıyla atlatabiliriz.

        Şimdi soruyorum: “Bugünün gençliğinin durumu, aralarında çok parlakları olmasına, çok istikbal vaat edenleri bulunmasına rağmen bizlere böyle bir umut verecek düzeyde mi?”

        Bence değil ve bu da onların hatasından kaynaklanmıyor. Dünyanın değişen koşulları, beyinlere darbe vuruyor. Dünyada genelde durum böyle, ama Türkiye’nin özel durumu da var. Türkiye, dünyanın dışında kendisi de sürekli genç beyinlere acımasız bir saldırı içinde.

        Türkiye’de var olan siyasi ve kültürel ortam, ne yazık ki bu çağın “Türk beyninin ölümü çağı” diye anılmasına neden olacak bir yolda ilerliyor.

        Birkaç parlak beynin çıkıp mücadele etmesi, bu durumu kurtarmaya yetmez. Yapılması gereken, ortada salgın hastalığa benzeyen ve beyin ölümlerine yol açan vahim bir durumun olduğunu görüp bunu yaratan koşullarla mücadele etmeye girişmektir.

        *

        Durumun ne kadar vahim olduğunu son yapılan üniversite sınavı da belli etti. Sorun, “Şu kadar çoktan seçmeli soruya doğru cevap verdim, ortalamam şu” denilerek içinden çıkılabilecek gibi değil. Çünkü görülüyor ki ortada bunu aşan vahim bir durum var. Gençlerimiz, dünya gençlerinde olduğu gibi uzun metinleri okuyup anlamakta zorlanıyorlar.

        21’inci yüzyıl, ileride dünyada ve özellikle de Türkiye’de edebi beyinlerin öldüğü yıl olarak anılacak. Eğer bizler bu trendi durduramazsak Türkiye çok kısa süre sonra dünyanın kaybedeni ve üçüncü sınıf ülkesi haline dönüşecek.

        Bu trendi, inancı güçlü dindar nesil yaratarak atlatacaklarını sananlar, ne kadar iyi niyetli olsalar da korkunç bir hata yapıyorlar. Çünkü bu durumdaki beynin üstüne bir de inanç yüklemek, o beynin ölümünü daha da hızlandırıyor.

        Daha önce çok yazdım, bu yüzden tekrar etmeyeceğim. Bu gelişmenin esas sorumlusu, dijital dünyadır. Dijital dünya bizi konsantrasyonu en aza inmiş, ortalama uzunluktaki metinleri bile okuyamayan, okusa da anlayamayan insanlar haline çoktan getirdi.

        “Beynin plastikliği” denilen bir kavram var. İnsan beyni dışarıdan gelen etkilere karşı pozisyon alıp kendini değiştirebiliyor. Kitap okuyarak yetişmiş bir insanın beyni ona göre değişiyor, uzun ve edebi metinleri okuyarak gelişiyor.

        Bilgi ihtiyacını ve eğlencesini internet ortamında gideren insanlarda ise uzun okuma ve konsantre olma yetenekleri ölüyor, edebi beyin ortadan yok oluyor. Beyin biliminde son 400 yüzyılın en büyük değişimi ve ilerlemesi sürecindeyiz.

        Beynin anlatmış olduğum plastikliği, bizlere aynı zamanda olumsuz gelişmeleri tersine döndürme ve güzeli yakalama imkânını da veriyor.

        Beynin bu yeteneği nedeniyle yıllardır “tedavisi mümkün değil” diye bakılan hastalıklar tedavi edilirken, aynı zamanda programlı çalışmayla bir insanın IQ düzeyini 20-30 puan artırma imkânı olduğu da ortaya çıktı.

        Son gelişmeler gösteriyor ki, genç Türk beyinlerini ele almak ve beynin plastikliğinden yararlanıp onlara tekrar okuma imkânını vermek gerekiyor. Bence liselerde artık okuma yazma dersleri de olmalı. Dünya ve Türk klasiklerini okuyup anladıklarını uzun uzun yazacak beyinler yetiştirebilirsek Türkiye’nin geleceği belki kurtulabilir.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar