Gençleri eğiteceğiz derken öldürmeyelim de
DAHA başarılı olsunlar, daha iyi eğitim alsınlar diye çocuklarımızı sürekli zorluyoruz. Belki bizler nedeniyle artık onlar da kendilerini zorluyorlar.
“O sınav bu sınav, o dershane bu okul” derken çocukluğun ve ilk gençliğin en güzel yılları çocuklar için cehenneme dönüşüyor. Üstelik başarı oranlarının arttığı yolunda bilimsel bir gerçek de yok ortada.
Üniversite sınavının ilk aşaması hakkındaki tartışmaları izlerken bunları yeniden düşündüm. Bu tür çocukluktan gelen gençler, eskiden üniversiteye gittiklerinde bu baskıdan kurtulma umudunu taşırlardı. Güya üniversite, özgür düşünme, sorgulama, ezbere dayalı bilginin sorgulanma yerleri ya, belki gençler için bir kurtuluş yolu olabilirdi diye düşünülürdü.
Ama son sınavın içeriği gösterdi ki, bizler çocuklarımızı aynı ezberci, lüzumsuz bir at yarışı içinde tutma niyetindeyiz. Üniversitelerimiz de liselere benzemeye başladı. Bu bitip tükenmeyen yarışta en iyi ezberleyen, hayatını sıfırlayarak sadece çalışmaya adayan öne çıkacak. Kurulmaya çalışılan sistem maalesef bu.
Bu sisteme çocuklarının hayatı için karşı çıkması gereken anne ve babalar, sırf kendi hırsları tatmin olsun, etrafa hava atabilsinler diye ve çocuklarının hayatlarıyla oynama pahasına bu sistemin istediği gibi davranıyorlar.
Oğlum dün okulunun kütüphanesinden, içinde çok sarsıcı ve rahatsız edici bir fotoğraf bulunan eski bir dergi getirdi. İnternette ne kadar aradıysam bu fotoğrafı maalesef bulamadım. Bulabilseydim eminim ki sizler de çok sarsılacak, “Acaba yanlış mı yapıyoruz?” diye kendinizi sorgulayacaktınız.
Ama maalesef bulamadım ve yapabileceğim, fotoğrafı sadece size anlatmaktan ibaret kalacak.
Junior Scholastic adlı bu dergide, Çin’deki eğitim sistemiyle ilgili yazılmış harika bir yazı vardı. New York Times yazarı tarafından kaleme alınan bu yazıda, o ülkedeki sınavların ve öğrencileri devamlı yüksek performansa zorlayan tavrın, çocukları nasıl da tehlike altına soktuğu anlatılıyordu.
Başta Amerika olmak üzere diğer ülkelerin, başarı kriterleri doğrultusunda bu sistemi kopya etmeye çalışmasının felaketlere yol açabileceği yazılıyor.
Bahsettiğim fotoğrafta, öğrencileri üniversite sınavlarına hazırlayan bir dershanede çalışmakta olan Çinli gençler görülüyor. Hepsi harıl harıl ders çalışıyorlar. Şimdi sıkı durun... Hepsinin oturdukları masanın ucunda serum bağlı olan bir alet var.
Yoğun ders çalışılırken gençlerin bazı kimyasallarında azalma olurmuş ve Çinliler, “gençler yorgun düşerek ders çalışmayı durdurmasınlar” diye gençlere damardan o kimyasallardan sürekli veriyorlarmış. “Eğitiminiz, başarınız batsın sizin!” dedirten bir görüntüydü bu.
Düşünsenize, dershanede bu koşullar altında çalışılıyor ve annebabalar çocukları başarılı olacak diye bu uygulamayı destekliyorlar. Şimdi soruyorum: “Bizler, çocuklarımız için böyle bir şey ister miyiz?”
Eğer istemiyorsak, şimdiden kendimizi toparlamalıyız. Sürekli “Daha fazla ders, daha fazla çalışma, daha fazla ezber, daha fazla sınav” diyerek çocuklarımızı zorlamamalıyız. Çünkü gidişatımız, aynı Çin’deki gibi olabilir.
Bizim, ezberleyerek bazı kriterlerde başarılı olan çocuklara değil, serbest düşünerek, sorgulayarak, merak ederek öğrenmeyi bilen ve başaran, bundan da keyif alan gençlere ihtiyacımız var. Ezbere dayalı, sınav üstüne sınav yapılarak yürütülen eğitim sistemlerinin, kaliteli yüksek eğitim ve hayat getirdiği de son derece şüpheli.
Zararın neresinden dönülse kârdır. Kaybedilen kuşaklar yaratmak yerine, eğitim sisteminin baştan aşağıya ele alınması gerekiyor. Bu gençleri, milli eğitim sisteminin cenderesinden kurtarmalıyız.
Sistemin aslında yanlış olduğunu ve alternatif bir şeyler yapılması gerektiğini düşünen birçok öğretmen de var ve onlar ne yapılması gerektiğini biliyorlar. Anne-babaların sistem üzerindeki baskıları sona erer ve öğretmenlerle de konuşulursa çocuklarımızı bu zulümden kurtarma yolu açılabilir.
- Seçim sonucu neden böyle oldu?1 yıl önce
- Kitabın ortasından konuşuyorum ve diğer lüzumsuz seçim notları1 yıl önce
- Alevi tartışması1 yıl önce
- Dün bu yazıyı yazarken...1 yıl önce
- Mea Culpa1 yıl önce
- Post-modern seçimin yankıları1 yıl önce
- 'Cool'un büyük kaybı1 yıl önce
- Z Kuşağına güvenilerek siyaset yapılır mı?1 yıl önce
- Muhalif yazarları bekleyen büyük kriz1 yıl önce
- Cumhuriyet Müzesi halk yüzünden kapanabilir1 yıl önce