Charlie Hebdo vesilesiyle
GENÇ, yaratıcı ve özgür beyinli insanlara yapılan o barbarca saldırı beni çok üzdü, kalbimin yaralandığını hissettim. Üzülmeme rağmen Paris’teki o saldırının bu coğrafyada hayatını sürdürmek zorunda olan bizlere, bazı konular üzerinde düşünme yollarını açması açısından iyi bir fırsat olması gerektiğini de düşünüyorum.
Özellikle İslam âlemine düşünsel katkı yapabilmek açısından dünyanın tek şansı olduğuna inandığım biz Türkler, bu düşünme işine ciddi bir şekilde girmeliyiz. Umarım bu çağrımı “Sana mı kaldı bunu yapmak, senin dinle minle alakan yok” diyerek baştan engellemezsiniz. Benim umudum, dindar arkadaşların da bu soruyu sorup samimi cevaplar aramasıdır.
Çünkü belki farkındasınızdır, beni “Acaba İslam’ı gözden düşürmeye yönelik bir global komplo mu var?” diye düşündürtecek düzeyde İslam’a mal edilen şiddet eylemlerinin sayısı son zamanlarda nedense çok arttı. Örneğin, Fransa’da yaşanan türde saldırının samimi, iyi niyetli inançlı insanları rahatsız etmemesi mümkün değil. “Acaba şüphe duyduğum komplonun hazırlayıcıları, insanlara kendi inançlarını mı sorgulatmaya çalışıyor” diye de düşünüyor insan. Ben, herkesin inancını ve inançsızlığını tamamen özgürce, üzerinde hiçbir baskı hissetmeden yaşamasından, bunun için radikal kavga verecek düzeyde yanayım.
Ancak inançlı kardeşlerimin, benim biraz sonra soracağım soruyu sorup buna samimi cevaplar vermeleri gerektiğine de inanıyorum.
Soru aslında son derece basit, sıradan ve mantığını biraz çalıştırmayı bilen her insanın aklına gelebilecek türden. O da şu: Neden Hıristiyan âlemi içinde, Batı demokrasilerinde insanların inancıyla ilgili her türlü saldırı, her türlü aşağılayıcı girişim “sanat” diye yapıldığı zaman insanların aklına öldürme, bunun öcünü almak için şiddete yönelme gelmiyor ve sadece “Bu da sanat ve sanatçı özgürlüğü mü?” diye tartışmakla yetiniyorlar. Neden bizim coğrafyada benzer durumlarla karşılaşılınca öldürme, şiddete başvurarak öç alma meşru sayılabiliyor, hatta toplumda onay bile görebiliyor?
Yoksa biz onlardan çok daha mı dindarız veya bizim kutsalımız, onların kutsalından çok daha mı incinmeye açık? Bu da olabilir, her zaman dediğim gibi bu konularda uzman ve bilgili değilim, doğrusunu öğrenmeye de hazırım. Eğer bu sorulara verilecek cevap “Evet” ise o zaman da nedenlerini öğrenmek isterim. Ama eğer cevabımız otomatik “Evet” değilse o zaman da “İslam âleminde bu tür işler neden bu kadar yaygın, bu kadar normal karşılanıyor?” diye sormak gerekiyor.
Amerika’daki stand-up’çılar da soruyor bu soruları ve diyorlar ki: “Bizler Hz. İsa hakkında her türlü espriyi yapabiliyoruz, bunlar halk tarafından normal karşılanıyor da neden aynı türde esprileri İslam dini hakkında yapmak yasak ve korkutucu olabiliyor?”
Şimdi sanat âleminden bir uç örneği vereceğim. Zamanında çok tartışılmış olduğundan tekrar yeri geldiğinden üzerinde düşünmenin yararı olacak diye düşünüyorum. Bile bile rahatsızlık verecek uç bir örneği seçtim ki konuyu daha direkt tartışabilelim istedim.
Andres Serrano adlı bir sanatçı vardı ve bir gün Piss Christ adını verdiği bir “sanat eseri” yaratmıştı. Ben buna sanat denilebileceğinden şüpheliyim, ama asıl önemlisi bu kişinin kendisini o şekilde ifade etmeyi tercih etmesiydi.
Şimdi sıkı durun, sinirleri germeyin, zira adam minik bir çarmıha gerilmiş İsa figürünü kendi idrarına daldırıp sergilemişti.
İnanca büyük bir saygısızlık, inançlıyı çok rencide edecek bir şey ama o dönemde kimse Serrano’yu öldürmeyi, vahşet uygulamayı düşünmedi. Sadece çok tartışıldı, sinirlenenler oldu ama sonunda tartışmayı “Bu bir fikir ve ifade özgürlüğüdür” diyenler kazandı.
Bunu duyunca, “Bizim coğrafyada bunu yapmamız imkânsız, bu doğru da değil” diyorsak, ben de “İlla da olsun” demiyorum, ama “Bu neden mümkün değil, bunu tartışalım” ve “Bizlerin eksiği ve fazlası nedir, bunlar ortaya çıksın” diyorum.