Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Keşfet Resmi İlanlar

HER ölüm bir süreçtir. Ölmeye başladığımızda her şey bir anda olup bitmiyor. Kalbimiz durabilir ama beyin hemen durmuyor. Bu yüzden kalpleri bir süre sonra tekrar çalıştırılanlar, yani ölüm sürecinden geriye dönüş yapanlar daima beyaz bir ışık gördüklerini anlatırlar.

İnançlı bir insansanız bu ışık sizin için ulvi bir şeydir. Onun cennet olduğunu, hatta Tanrı’yı gördüklerini anlatanlar oluyor, bu süreçten dönenler arasında.

Seküler yaşamış ve seküler düşünen insanlar içinse sadece bir beyaz ışıktan bahsedilir bu süreçte. Filmlerde ölüm süreçleri anlatıldığında hep bir beyaz ışığın gösterilme nedeni işte budur.

İster cenneti, ister Tanrı’yı, ister sadece beyaz ışığı gördüğünüzü söyleyin, görülenin anlamının ne olduğu size kalmış, ama kesin olan tek şey, o beyaz ışığın ölüm sürecinde daima olduğudur. Yani ölüm sürecine girildiğinde insanın bir şeyler gördüğü, sanıldığı gibi saçma değil tersine bilimsel bir tespittir.

Ölürken nelerin yaşandığı üzerine son yıllarda birçok bilimsel çalışma yapıldı. Eğer meraklıysanız bu konuda okuyabileceğiniz kitaplar üzerine kısa bir liste veriyorum:

- Erasing Death; The Science That is Rewriting the Boundaries Between Life and Death. (Yazarı Sam Parnia).

- Proof of Heaven; A Neurosurgeons Journey Into Life After Life (Yazarı Eben Alexander).

- The Spiritual Doorway in the Brain; A Neurologist’s Search for the God Experience. (Yazarı Kevin Nelson).

- Life After Life; The Investigation of a Phenomenon- Survival of Bodily Death (Yazarı Raymond A.Moody Jr.)

- Embraced by the Light. (Yazarı Betty J. Eadie).

Bu kitapların yanı sıra New York Review of Books Dergisi’nin November 6, 2014 sayısında Robert Gottlich’in “Back From Heaven-The Science” başlıklı harika çalışması da var.)

Bütün bu kitaplarda şu anlatılıyor. Ölürken bir ışık görüldüğü artık bilimsel bir gerçektir. Ona ne anlam verileceği ise sizin ideolojinize kalmış. İnançlı insansanız ölümden sonraki yaşamı gördüğünüzü, inançlı değilseniz sadece bir ışık gördüğünüzü sanırsınız. Yani burada “Kim haklı?” tartışması olamaz. Herkes kendisine göre haklı.

Peki o ışık neden görülüyor? Başta da dediğim gibi, ölüm bir süreçtir. O süreçte kalbimiz durduğu halde beynimiz bir süre daha çalışabiliyor. Ve bu süreçte beynimiz, REM uykusu denilen duruma geçiyor. REM uykusu, “Rapid Eye Movement” demek. Bu uyku evresinde kapalı gözlerimiz aslında rüyada gördüğü ışıklı noktaları takip etmeye ve bu noktaları ön plana çekmeye çalışır. Bu yüzden REM uykusu evresini inceleyenler, gözbebeklerinin daima oynamakta olduğunu tespit etmişler.

Ölüm sürecinde kalp durduktan sonra bile çalışmasını sürdüren beyin, REM uykusunda olduğu gibi rüya görüyor ve daima rüyada ışığın olduğu bölümleri takip etmeye çalışıyor. Bu beynin otomatik olarak yaptığı bir şey. İşte bu yüzden kalbi bir süre sonra tekrardan çalıştırılabilenler, ölüm sürecine girmişlerken burada parlak bir ışık gördüklerini söylüyorlar. Dediğim gibi, bu parlak ışık bazıları için ya cennet ya da Tanrı, bazıları içinse sadece parlak bir ışık. Cehennemi gördüklerini sananlar da var ama bunların sayısı malum nedenlerle hayli az.

Bütün bu çalışmaları okurken bana hayli ilginç gelen bir dipnotla karşılaştım. Şimdi ölüm sonrası deneyimleri incelemek için ölüm sürecine girmeye başlamış insanların vücutlarını donduruyorlarmış. Yani kalbin kendiliğinden durmasına izin vermiyorlarmış ve beynin hareketlerini izliyorlarmış.

Bu bilimsel çalışmaları yakından bilen, yukarıda yer alan birinci kitabın yazarı Dr. Parnia’dır. Titanic faciasını incelemiş. Bugünkü bilgi düzeyimiz olsaydı o gün denize düşüp ölen insanların hayata döndürülebileceklerini, onların da “ölüm süreci” ve “öteki tarafta yaşam” hakkında anlatacakları çok önemli şeyler olacağını söylüyor.

Çünkü o gün gemi buzdağına çarptıktan sonra kurtarma gemisi gelinceye kadar denize düşenler soğuktan dondular, ama beyinleri belki de kurtarma gemisi gelinceye kadar çalıştı. Yani bugün deneylerde yapılan suni dondurma, o gün soğuk denizde kendiliğinden gerçekleşmişti.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar