Sana mı düştü tabut önünde ana-baba eğitmek?
ANALARIN babaların nefes alacak hali yok.
Eminim o an, bir daha asla evlerinde sıcacık yataklarında yatamayacak olan musalla taşına uzanmış bebeklerinin yerine ölmüş olmak istemekten başka dilekleri yok.
"Allah kimseyi evlat acısıyla sınamasın" derler, galiba insan için daha büyük acı yok.
Hele de böylesine ani, trafik cinayeti gibi önlenebilir bir ölümü Allah kimsenin başına vermesin.
Biri 22, diğeri 24 yaşında iki gencecik kız, bindikleri kamyoneti kullanan gözü dönmüşün kurbanı olmuşlar.
Altındaki kamyonete spor otomobil muamelesi yapıp sonra da aracın limitleriyle dalga geçen 27 yaşındaki Berkay Özer, iki arkadaşının katili olmuş.
İLK KEZ OLMUYOR
Bu ölüm haberi bile gazetelerde "trafik kazası" diye geçiyor ya çok deliriyorum.
Ama beni asıl delirten, iki genç kızın cenazesi hastaneden cenaze aracına taşınırken hastanenin din görevlisinin yaptığı konuşma oldu.
Ahmet Yavuz isimli görevli, ailelerin çocuklarını uzak şehirlere okuması için gönderdiğini hatırlatıp "Aileleriniz sizi adam olmanız için gönderiyor, böyle boş hayallere kapılmayın" demiş.
Acılı aileler ve üniversiteli gençler olay yerinde hafiften bir çıldırmışlar tabii.
Bu tepki üzerine Yavuz, kendisinden bu tarz cümleler kurmasını gençlerin okuduğu Yalova Üniversitesi Rektörü'nün söylediğini belirtmiş. Eğer doğruysa her ikisine de yazıklar olsun!
Ama bu, musalla taşında cenaze yatarken rahmetlinin yakınlarına hayat dersi verme uygulaması ilk kez burada gördüğümüz bir hal değil. Son birkaç yıldır gittiğim birçok cenazede tanık oluyorum bu tarz iğneleyici konuşmalara.
Bu aklı anlamak hakikaten mümkün değil. O ana babalar zaten yavrularıyla birlikte ölmüş, o an orada yaşanan acıyı kelimelere dökmek imkânsız.
E peki sana mı düştü be adam o korkunç anda ana-babaları eğitmek, acı üzerinden insanları terbiye etmeye kalkmak?
ALLAH'A BIRAK
Herkesin hayat anlayışı, yaşam kültürü bambaşka.
Ama gerçekten din görevlisiysen kaderden ne yapsan kaçamayacağını da iyi kötü bilmen gerekir.
Fakat din görevlisi olmaya, hatim indirmiş olmaya da gerek yok, önce insan olacaksın.
O tabutta yatanın kendi evladın da olabileceğini düşünüp hiç değilse Allah korkusundan efendi olup duanı edeceksin.
Gerisini Allah'a bırakacaksın.
Zaten o zavallı gençlerin günahı-sevabı bundan sonra gittikleri yerde en hassas teraziden geçecektir.
Sen arkalarından ne desen boş!
Cumhurbaşkanı'na ihale için çıkarken iyi!
BİLİYORSUNUZ ben defalarca yazdım. Ülkenin yazım standartları sahipsiz. Hiçbir devlet kurumu sorumluluk kabul etmiyor ve dilimizi en hızlı ve kolay yazmak için icat edilen F klavye ile dilimizi en doğru yazmak için olmazsa olmazlarımız Türkçe karakterleri, yeni teknolojik iletişim cihazlarına milli standartlarımızı benimsetemediğimiz için kullanamıyoruz.
Cep telefonlarında bir iki marka dışında özel bir hareketlere girişmeden Türkçe karakter çıkarmak mümkün olmadığından gençler yavaş yavaş bu karakterlerle helalleşiyor.
ADETA YALVARIYORUZ
İşin daha acıklısı firmalara, ülkemizde yüz binlerce cihaz satıp kazandıkları paraları yurtdışına götüren firmalara adeta yalvarıyoruz, bu ülkenin dil standartlarını içeren yazılımlar geliştirmeleri için.
Bakın geçen yaz Amerika'da temaslarda bulunan Abdullah Gül, bizzat Apple yetkililerinden tam Türkçe Q ve F klavye rica etmişti.
Yaklaşık altı ay önce bu rica yerine getirildi.
Ama F klavyede skandal hata vardı. I harfine basınca i çıkıyordu.
Aylardır yazdık, hatta biliyorsunuz Çankaya Köşkü'nü ziyaretimde bizzat Cumhurbaşkanı'ndan rica ettim ve şansımıza bizden iki gün sonra bir ihale ve çeşitli yatırımlar için Köşk'e çıkan Apple ekibine bu ricalar dile getirildi. Dün Apple iPad ve iPhone cihazlar için yeni bir güncelleme yayınladı.
YAZIKLAR OLSUN!
Heyecanla atladım.
Ama içerik çok acıklıydı:
- Birinin parolayı atlayıp telefon uygulamasına erişmesini sağlayabilen bir hatayı düzeltir.
-Japonya için haritada iyileştirmeler.
Çok mesudum, Japonya'ya gidersem haritam çalışacak iPad'imde.
Ama I'ya basınca i çıkan bir klavyem var.
Bir ülkenin dil standardında hata yapmak ve 6 ay boyunca bunu gidermemek ciddi bir skandal.
Ama rica için Cumhurbaşkanımızdan daha yüksek bir merci aklıma gelmiyor.
Bizi bu hale getiren ve sorumluluk almayan devlet kurumlarına, bilinçsiz ithalatçılara ve ülkeyi ciddiye almayan markalara tek tek yazıklar olsun!