O da insan be birader!
Bir futbol takımının homojen bir yapıya sahip olması takımın sahip olduğu bireysel değerlerden daha önemli olabiliyor. Homojen bir yapı derken, sakat oyuncunun yerine oynayanlardan bahsetmiyorum. Sahaya çıkan onbirde üstlenilen görevler ve takım için ifade edilen anlamlar açısından oyuncular arasında benzerlikler olması lazım. En azından, birinden diğerine göre çok ama çok daha fazla şeyler beklememek gerekiyor. Neticede bu tür eşitsiz bir yapılanma takımın kimyasını bozabiliyor. "Biraz da o koşsun"dan bahsetmiyorum. Takımın oyun planı içerisinde sonuca ulaşmak adına oyunculara bağlılığından söz ediyorum.
Aykut Kocaman da farkındadır ki, bu takımın asıl bağımlı olduğu oyuncu Emre Belözoğlu. Emre belki, Avrupa'ya gitmeden önce beklendiği gibi bir virtüöze dönüşmedi ama savaşçı kimliğine taktik bilgisini ve liderlik vasıflarını ekleyerek, takımının seviyesini yukarıya çekme becerisini geliştirdi. Fenerbahçe'nin kolay teslim olan rakipler karşısında bireysel ustalıkla istediklerini elde etmesi mümkün olabiliyor. Fakat rakip güçlü olduğu zaman takımın hareket noktası olan orta sahada ne kanatlar ne de diğer merkez oyuncuları belirliyor gidişatı. Emre'nin dinamoya dönüşmesi gerekiyor.
Dün Fenerbahçe geçen sezonun kötü anılarını biraz olsun unutturabilmek ve bu sezona umutlu bakabilmek için çıkıyordu sahaya. Bu nedenle takımın maça bir güç gösterisi olarak bakıp ona göre keskin bir başlangıç yapması beklenebilirdi. Öyle de oldu. Emre'nin oyunun her iki yönünde de mükemmel bir performans sergilediği ilk yarıda Bursa'ya karşı büyük bir hâkimiyet kurdu Sarı-Lacivertliler. Gol de Emre'nin zorlaması ve yaratıcılığıyla geldi. Ama henüz hocasının istediği futbolu oynamanın arifesinde Fenerbahçe. O gün geldiğinde belki daha gaddar birtakım olabilecekler ama bugünlerde bitirici darbeyi vurmaktan uzak kalıyorlar çoğu zaman.
İlk yarı tek farkla bitti. Emre'den ikinci yarı da ilk yarı yaptığını istemek pek insani olamazdı. Emre de bir miktar oyundan düştü ister istemez. İşte bu noktadan sonra, Fenerbahçe'de çoğu oyuncunun oyun planında tamamlayıcı rolden öteye geçemeyen isimler olması nedeniyle Sarı-Lacivertli ekipte "Ee, şimdi ne yapmak lazım" şeklinde düşünen bir oyuncu topluluğu oluştu (Bunların başında da orta sahanın merkezindeki iyi performanslarının ardından sağ kanatta yeniden sıradanlaşan Mehmet Topuz geliyordu), Bursa da bu sayede baskıyı kırıp nefes alabildi ve rakibinin duran toplardaki özel çalışmasına (serbest vuruşlarda ceza sahası çizgisinden geriye kaçmamak) rağmen bir kornerden beraberlik golünü buldu. Galibiyeti ise Sercan Yıldırım ve o eşsiz 'son vuruş yeteneği' nedeniyle elde edemedi!