Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Peyzaj Mimarları Odası İzmir Şubesi, yeni nesil korona virüs salgınının dünyada hızla yayıldığı bu günlerde, yeni bir kavram ortaya attı: Kentsel pandemi..

        Oda, bu kavrama neden ihtiyaç duydu?

        İhtiyaç duydu, çünkü, salgının kentlerin yapısıyla yakın ilişkisi var.

        Hepimiz görüyoruz ki, çevresel koşullar artık çok hızlı değişiyor.

        Sadece 2019 yılının son günlerinden itibaren olanlara bir bakın..

        Tüm kıtalarda görülen kontrolsüz yangınlar, küresel iklim değişikliği nedeniyle normalin dışında aniden gerçekleşen yağışlarla gelen heyelan ve sel felaketleri… Ve sonunda da dehşet verici boyutlarıyla Covid-19 salgını…

        Bu felaketlerin hiç biri durduk yerde olmuyor, tesadüfen gelişmiyor.

        Örneğin, Covid-19 salgınının hızlı şekilde yayılmasının en önemli nedeni, kentsel mekanlarda sosyal mesafenin çok az olması.

        Bu da karşımıza ciddi bir kentleşme sorunu olarak da çıkıyor.

        *

        Bulaşıcılığı çok yüksek olan Covid-19 salgının önlenmesinde hijyen ve sosyal mesafe önlemleri en önemli unsurlar olarak kabul ediliyor.

        Fakat çarpık kentleşmeyle ortaya çıkan sağlıksız yerleşkelerde bu tedbirlerin uygulanması pek de mümkün görünmüyor.

        Diğer yandan kilometrekare başına düşen insan yoğunluğunun yüksekliği, kentlerde bu salgının kontrolünü daha da zorlaştırıyor.

        Araştırmalardaki son bilgilere göre, atık susistemlerinde bile izlenen salgın vakalarında her alandaki sanitasyon hizmetlerinin önemini bir kez daha ortaya çıkarıyor.

        Peki, söz konusutabloda peyzaj mimarları neler öneriyor, en azından bundan sonrası için bize nasıl bir yol haritası çiziyor?

        Çizdikleri yol şöyle..

        *

        - Sağlıklı insan-doğa ilişkisini, yaşam kalitesini etkileyen sanitasyon hizmetleri sunabilen kentler ve dolayısıyla planlı, sürdürülebilir yaşama mekanlarının önemi, şimdi bir kez daha ortaya çıkıyor.

        - Doğadan kopmayan ve barındırdığı yeşil altyapısıyla bütünleşik olarak tasarlanan “ekolojik temelli kentler” daha yaşanabilir olacaklar.

        - Kilometrekare başına düşen düşük yoğunluktaki nüfus, düşük çevre sorunları ciddi önem kazanacak.

        - Geleceğin kentleri ekoloji, ekonomi ve sürdürülebilirlik üçgeninde planlanan sağlıklı kentler olmalıdır.

        *

        Görünen köy kılavuz istemiyor derler ya, gelecekteki yeni salgın tehditleri için o köyü şimdiden görmemiz gerekiyor.

        Görmek için şartlar da belli işte..

        İnsan-doğa ilişkisine saygılı, betondan ve üst üste yaşamaktan uzak, çarpık olmayan, çevreye duyarlı, düşük nüfuslu ve sağlık altyapısı güçlü kentlere dönüşmeliyiz.

        Ha, bu saatten sonra başarabilir miyiz?

        Zor, ama zararın neresinden dönersek kardır herhalde..

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar