Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dün İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) Kurulu üyesi ve Texmart Tekstil Ürünleri Sanayi ve Dış Ticaret A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Hikmet Tanrıverdi’yi sosyal paylaşım sitesi Twitter’dan THY’ye sitem ederken gördüm. İfadesinde aynen şunu diyordu: “THY yeni kıyafetlerini İtalyan tasarımcıya tasarlatmış. Bizler milli havayolumuz diye THY ile uçarken, bu kadar tasarımcımız varken üstelik, bu konuda iddialı iken; çekimler de dahil tüm hazırlıkların yurtdışındaki kişilere yaptırılmasını kınıyor, sorumluları istifaya davet ediyorum.”

        Himet Tanrıverdi’nin yeni kabin üniformalarıyla ilgili eleştirisine hak verdim. İki nedenle:

        Birincisi, İtalyan tasarımcı Ettore Bilotta’nın tasarladığı kıyafetler aşağıda görüldüğü gibi; biraz 60'lı yıllar, biraz Missoni’nin klasik desenini andıran detaylar, fularlar, eldivenler derken normal şartlarda ‘hoş’ diyebileceğimiz bir tasarım. Ama kimse kusura bakmasın, ortada ‘Ah, ne kadar da özgün’ diyebileceğimiz bir durum yok. Bu yıl plajlarda da 50’lere ve 60’lara özgü mayolar modaydı, oradan akıl yürütülerek bile ‘retronun gideri var’ denilir, yani bu konforlu yol herkesin aklına gelir ve THY kıyafetlerinin ilk tasarımcılarından olan ‘Ayşen Modaevi’ bile az tarifle şu fotoğraftaki çizgiyi yakalayabilirdi. Bakınız şekil 1 A.

        İkincisi ve asıl önemlisi, ekonomi zor bir dönemeçten geçerken, Erdoğan ‘yerli malı’ kullanma ve ‘yerli’ mal ve hizmet üretimi konusunda son derece ciddi bir tutum takınırken, bu doğrultuda AK Parti kurmaylarından kanaat önderliği yapmaya çalışan onca kişi kısa zaman önce milleti iPhone kırmaya azmettirmişken, dövizle menkul-gayri menkul alım satım kiralama olayına sınırlandırma getirilirken, THY gibi bir kurumun İtalya’ya milyonlarca avro yağdırmasını, bu halka yapılmış bir ayıp olarak görüyorum.

        Yerlilik ve millilik bir tek milletin sorumluluğu ve ödevi mi?

        THY bu prensipten masun mu, ya da bi taraf mı, insan haliyle merak ediyor.

        Üstelik Türk tekstili ve Türk tasarımcısı diye bir şey yokmuş gibi davranmak da ne oluyor?

        Bahar Korçan’ından Yıldırım Mayruk’una, Dilek Hanif’inden Arzu Kaprol’üne varana dek, daha adını ilk anda hatırlayamadığımız onlarca tasarımcımız ve A kalite üretimimiz varken?

        ‘Miu Miu’ güveniyor, THY güvenmiyor

        Sayın THY yetkilileri, siz belki bilmiyorsunuz ama Prada’dan sadece bir iki tık geride olan ve ismini kedi miyavlamasından alan ‘Miu Miu’nun ürünlerinin üzerinde ‘made in Turkey’ yazar. Bunun anlamı şudur: Miu Miu, elinize sadece bir şablon ve ‘marka’ etiketini verir, bunun dışında materyalinden dikişine varana dek herşeyi Türkiye’de yapılır. Çünkü Türkiye bunu yapabilmektedir. Dünyaca ünlü ikonik lüks marka en gözde çantaları için Türkiye’nin işine emeğine güvenir. Gelin görün ki THY güvenmemiş.

        “Efendim, biz bu siparişleri ekonomik darboğaz gelmeden önce vermiştik, sonra da sözümüzden dönemedik” mi diyeceksiniz? İyi de ne bu ekonomik sıkıntılar bir günde ve apansız geldi ne de yerlilik-millilik bir iki ayın meselesi. Süreç 15 Temmuz’dan bile önce başladı. Hatırlayın: Erdoğan ‘Bu bir İstiklal mücadelesidir’ dediğinde yıl 2014'idi. Kasdettiği toplu tüfekli bir meydan muharebesi değil, ismi üzerinde bir ‘mücadele’ idi. Türkiye’nin istihbaratıyla, yerli savunma sanayisiyle, ekonomisiyle kendi göbeğini kendisinin kesmesi gerekeceğine dair bir uyarıydı. Demek ki THY ya da ona bu alanı açanlar, bu süreci hiç anlamamış. Ya da biz, gereğinden fazla ciddiye almışız. Sahi… Önemli kurumlarımız ya da hükümetin ateşli destekçisi olanlarımız, kendilerini millete verilen öğütlerin ‘üzerinde’ tutmaktan ne zaman vazgeçecek?

        Dilek Hanif tasarımının fazlası var, eksiği yok

        THY kabin sorumluları için Dilek Hanif’ten de üniforma tasarımları istenmiş ve Hanif de çeşitli alternatifler hazırlamış üstelik. Ünlü modacı da, bu işin ‘dışarı’ havale edilmesine ve kendi tasarımlarının çeşitli köşe yazılarında ısrarla ‘beğenilmedi’ ifadesi kullanılarak geçiştirilmesine içerlemiş durumda.

        Açıklamasında şunları söylüyor: "Bu Türkiye adına, özellikle tasarımı, inovasyonu uzun zamandır büyük emek ve bütçeler ayrılarak yapılan çalışmaları, yürütülen moda haftalarını, tasarımcılara sunulan ihracat desteklerini hiçe sayan ve dolayısıyla ülke olarak kendimizle düştüğümüz çelişkiyi ortaya koyan bir karardır. Her şeyden önce ülkem adına, ardından da bir Türk tasarımcı olarak bu kararı son derce üzücü buluyorum."

        Bundan yıllar önce, yine Dilek Hanif tarafından hazırlanan ama maalesef barok stille döşenmiş lüks bir yalının perdelerine benzemiş olan kabin üniformalarının taslaklarını görmüş ve eleştirmiştim. Ama bu seferkiler öyle değil. Gerçekten iyi iş çıkarılmış. Hanif’in Instagram hesabından yayınladığı çalışmaların biri aşağıda. Doğrusu gayet güzel bir çalışma. Velev ki olmasın efendim, şu zor günlerde haydi haydi iş görürdü. Daha önemlisi Türk modacı tasarlar, Türk tekstil atölyeleri hazırlar ve diker, hem para içerde kalır hem de kendi işimizi kendimizin görmesinin verdiği özgüven zor günlere hazırlanma bağlamında önemli bir motivasyon kaynağı olurdu.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar