Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        CUMHURBAŞKANI Erdoğan’ın 8 Mart günü Külliye’de gerçekleştirdiği konuşmanın kadınlar aleyhine hüküm ihdas edenleri eleştirdiği kısım tartışmalara neden oldu. Son zamanlarda gazetelerde ve sosyal medyada dolaştırılan videoları nedeniyle sadece seküler kesimlerin değil, dindar kadınların da tepkisini çeken Nurettin Yıldız’ı kastettiği açık olan Erdoğan, “Yani bunlar ya bu asırda yaşamıyorlar, çok farklı bir dünyada, farklı bir asırda, zamanda yaşıyorlar; çünkü İslam’ın güncellenmesinin gerektiğini bilmeyecek kadar da aciz bunlar. Siz İslam’ı 14 asır, 15 asır öncesi hükümleriyle kalkıp da bugün uygulayamazsınız, böyle bir şey yok. Onun için de bugün İslam’ın uygulanması, yer, zaman, koşullar, her şeyiyle değişiyor. İslam’ın güzelliği burada zaten, önemi burada. Şimdi birçok hocaefendi tabii beni tefe koyup çalacak, o ayrı. Rabbim bizi tefe koymasın, mesele orada” demişti.

        Sahiden de tefe koydular. Sosyal medya kaynadı. Sadece hocaefendiler de değil. Seküler zevat, “Bir peygamberliğin eksikti, o da oldu” gibi laflarla sulandırma faaliyeti sergiledi. Nurettin Yıldız sevenler baruta döndü. İslamcılar konuya “14-15 asır önceki hükümler...” diye girilmesinden, din düşmanlarının kullandığı bir klişenin böyle bir konuşmada nasıl yer bulabildiğinden rahatsız oldu. “Tesettür de, namazın nasıl kılınacağı da 14-15 asır öncesinin hükümleri, ne olacak? Onlara da mı güncelleme gelecek?” diye eleştirdi.

        Bir tek kadınlar mutlu oldu. Çünkü dini, etnik, ideolojik kimliği ne olursa olsun bir tek kadınlar, erkeklerin her vesileyle kadın dövmek istediğini biliyor ve erkeklerin kadın dövmek için kullandıkları mazeretlerden birinin daha deşifre edilmesinden memnun oluyor.

        Müslüman, demokrat bir “kadın” olarak ben de memnun oldum. “Hay ağzın bal yesin” bile dedim.

        Çünkü onca kadın öldüresiye dövülürken, onca kadın dövülerek öldürülürken ağzını açmayan İslamcı ve mütedeyyin erkeklerin bugün bu açıklamalara itiraz etmeye de haklarının olmadığını düşünüyorum.

        “Nasıl demokratsın? Hani fikir özgürlüğü vardı?” diyecek olanı da “Şiddeti teşvik etmeyen fikirlere özgürlüğü savunurum, savunamaya da çalışıyorum” diye düzeltmek zorunda kalırım. Nurettin Yıldız, bariz biçimde şiddeti teşvik ediyordu. İslam tarihi boyunca muteber olan müfessirler Nisa 34 ayetini “kadının evlilik birliğini tehlikeye atacak türde aldatma eğilimi” durumuna hasrederken, Yıldız bunu yapmıyor, “Erkek deşarj olmak için bile karısını dövebilir” diyordu. Bu görüşler Yıldız’ın eski video kayıtlarındaydı, doğru. Lakin Yıldız’ın bu görüşleri değiştirdiğini gören/duyan yok. Dahası “sevenleri” videoların yeniden dolaşıma girmesini sorun telakki etmiyor, bu görüşlere itiraz edenlerle vurdulu kırdılı tartışmalara giriyordu. Her şeye rağmen soruşturma açılması yerine uyarılma ve kınanmayla yetinilmesini tercih ederdim.

        Peki bir Müslüman olarak nasıl Cumhurbaşkanı’nın “güncelleme” açıklamasının yanında olurum? Tesettür, namaz, oruç gibi nasların hepsi 14-15 asır önce tanımlandı, onlar da mı güncellensin?

        Bir an bile Cumhurbaşkanı’nın “güncelleme” açıklamasının modernistlerin kastettiği türde bir “reform” çağrısı yaptığını düşünmedim. Nitekim 9 Mart günü Cumhurbaşkanı’nın “Dinde reform haddimize değildir” açıklaması, doğru düşündüğümü teyit etti. Kuran’a, sünnete, icma ve kıyasa vakıf olmayan insanlardan dem vuran, “Vusulsüzlüğümüz, usulsüzlüğümüzdendir” diyerek İslam’ın günümüze ne söylediğiyle ilgilenen Erdoğan’ın “tecdit” ile alakalı bir öneriden yana olduğunu düşünüyorum. Tecdit derdini tekfir edecek olan varsa, buyurun etsin, onlarla aynı gemide olmadığımız kesin.

        BİR SORU

        “Ama Kuran bunu diyor” diyerek ayetleri literal yönüyle alıp muradına değinmeyenlere de bir sorum olacak: Kuran savaşa hazırlanırken en iyi atlardan, en iyi kılıçlara sahip olmaktan bahsediyor ve iyi kılıç kullanıp iyi at binme yükümlülüğü getiriyor. Ama hiçbiriniz Afrin’e kılıç ve atla gidilmesini önermiyor, milli savunmanın yerlileşmesini savunuyor, tank modernizasyonu ve siber güvenlik hamleleriyle övünüyorsunuz. Lakin sıra kadına, kadın-erkek arasındaki hiyerarşiyi düzenleyen ayetlerin okumasına gelince “Ayet ne diyorsa o...” diyor, “güncelleme” kelimesinden olmayacak yerlere varacak kadar rahatsız oluyorsunuz. Mesele sadece “Kuran hem lafzı hem manası ile vahyedilmiştir, Allah’a aittir” yaklaşımını savunuyor olmanız mı yoksa sıradan ve bayağı bir “kadın düşmanlığı” mı?

        İmza: Bir dost.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar