Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        YAŞAM odası yoktu. İş güvenliği yoktu. Gaz ve sıcaklık sensörleri çalışmıyordu. Madende her an çalışma vardı, aşırı yoğunluk iyi bir denetimi engellemişti. Yanma nedeniyle karbonmonoksit vardı. Havasızlık vardı. Uyarı sistemi çalışmıyordu.

        Sonuç: 301 kişi öldü, 442 çocuk yetim kaldı.

        Dün Soma faciasının yıldönümüydü.

        Soma, maden işçilerinin zulüm gibi çalışma koşullarını, işçisini koruyamayan işverenin sefaletini anlatan bir anıt olarak hatırlanacak.

        Bir de kişisel, mikro trajedileri var ki, unutulması zor, unutmamak da lazım.

        Murat Yalçın.... Madenden yaralı kurtarılıp ambulansa bindirildiğinde kömüre bulanmış sarı çizmelerini fark eden ve hemşireye “Çizmem kirli, çıkarayım mı?” diye soran Murat Yalçın’ı hatırlayalım ki, vara yoğa edepten bahsetmeyelim mesela. O utangaç hali, zarar da görse kimseyi incitmemeye olağanüstü dikkat, bırakın unutmayı, öykü olmalı, roman olmalı.

        Müzeyyen Bayram var sonra. Eşi Niyazi Bayram’ı toprağa verdiğinde 5.5 aylık hamile. Yaşadığı sıkıntılar yüzünden erken doğum yapıyor. Niyazi bebek kuvözdeki yaşam mücadelesini sadece 9 gün sürdürüp gözlerini tamamen yumduğunda, Müzeyyen oğlunu babasının yanına gömüyor. Sonra konuştuğunu duyan olmuyor. Müzeyyen’in tutulmuş dili, yaşanan felaketin tercümesi.

        Baba Hayrullah Bey’i ve oğlu Enes’i, yani iki ayrı canı, birer yıl arayla aynı cenderenin içine terk ettiğimizi de unutmamak gerek. Hayrullah Baygül (27), solunum cihazına bağlı olan 3 yaşındaki oğlu Enes’in tedavi masrafları yüzünden madende çalışmaya başlamıştı. Hayrullah Baygül girdiği madenden sağ çıkamadı. Devlet de Enes’e sahip çıkamadı. Enes hayatını kaybetti, babasının yanına gömüldü. Enes’e beyin felci teşhisi konulmuştu, maalesef tedavisi mümkün bir hastalık değildi. Ancak CHP Milletvekili Sakine Öz, Enes henüz hayatta iken, Enes’e ve annesine destek olunması için verdiği soru önergelerine kayıtsız kalındığını iddia ediyor. Durum sahiden böyleyse, devletimize bu mahcubiyet yeter.

        Mahcubiyet iyidir çünkü. Mahcubiyette mutabık kalınabilse, tarih tekerrür etmez, insanlık hep aynı hataları tekrarlamazdı. Sadece Soma için değil, pek çok konuda doğru strateji geliştirmek, ders almak, daha iyisini yapmak ya da hiç değilse aynısını yapmamak için verilecek uğraşın, çabanın motivasyon kaynağı mahcubiyet olsa, sırf buradan epey yol kat ederdik.

        Elbette yara sarma gayretiyle atılan adımları da yok saymamak gerekiyor. Nitekim muhalefet partileri ne kadar tersini iddia etse de hükümet bazı destek faaliyetlerine imza attı. Tedavi hizmeti, geçici işgöremezlik ödeneği, sürekli işgöremezlik geliri, ölüm aylığı, kız çocuk ölüm aylığı ve cenaze ödeneği gibi uygulamalar, geride kalanların acısını hafifletmese de hayatlarını kolaylaştırmak içindi. İşçilerin yakınlarına 1500 liranın üzerinde maaş bağlanırken, evli olmayan işçilerin de anne-babasına, onlar hayatta değilse kardeşlerine maaş bağlandı. Madenin kapalı kaldığı zaman zarfında çalışamadığı için kredi borçlarını ödeyemeyen işçilere nakit desteği öngörüldü.

        Ancak bütün bunlar hep, felaketin sonuçlarıyla ilgili. İş ve işçi güvenliğinin ve taşeron sisteminde açığa çıkan ağır ve haksız çalışma koşullarının düzeltilmesi işinin, “yara sarma” faaliyetlerinden önce gelmesi gerektiği gerçeğiyle yüzleşilmediği sürece, birileri çalışırken ölmeye devam edecek demektir. Ki, Soma’dan sonra gerçekleşen Ermenek maden kazası da, Mecidiyeköy’de devam eden Torunlar İnşaat’ın asansöründe yaşanan trajedi de böyle olduğunun kanıtı.

        Yüzleşilecek gerçek şu: Patron “daha az” bir kâra razı olacak, iş güvenliği için gereken maliyete katlanacak. Bunun karşılığında geceleri vicdanı rahat biçimde yastığa başını koyar koymaz uyuyabilecek ve şimdi Soma’dan yargılanan o 8 kişinin düştüğü duruma düşmeyecek. Düşse de kendisini aslanlar gibi savunabilecek. Aklı ve ahlakı olan için kârlı bir alışveriş. Üstelik, zaten başka bir yol da yok. Başka bir yol varmış gibi yaparak sergilenen de olsa olsa timsah gözyaşı oluyor, mahcubiyet değil.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar