Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Keşfet Resmi İlanlar

1,5 yıldır 10 gün hariç evde olan çocukların, öğretmenlerin, evde öğretmenlik yapmak durumunda kalan velilerin, çocuklar okula gidemediği için işlerini bırakmak zorunda kalan annelerin, bilgisayar başında oturmaktan yamulan omurgaların ve bozulan gözlerin hatırına "Okullar açılacak mı?" sorusu dünkü kabine toplantısının kararları arasında ilk başlarda cevaplanmayı hak ediyordu bence.

Ama medya diğer tüm başlıklara hararetli bir şekilde yer verip, okulların adını bile neredeyse anmazken, kimse okulların kapalı olmasını dert etmezken benimki de amma romantik bir beklenti değil mi?

Cumhurbaşkanı Erdoğan kafelerden, restoranlardan, spor salonlarından bahsetti ve hepsinin belli koşullarda açılacağını müjdeledi ama okulların konusunu dahi açmadı dünkü konuşmasında.

Eğitim başlığında tek zikrettiği üniversitelerdi.

O sırada milyonlarca veli, öğrenci ve öğretmen ekran başındaydı ve hepsi yarın ne olacağını bilmek istiyorlardı.

"OKUL VAR MI, YOK MU?"

Öyle ya, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk kabineye ilkokulları tam zamanlı açmayı teklif edecekti.

Ne oldu o teklifin sonucu?

Bunu dün bir süre öğrenemedik.

Bu belirsizliğin üzerine telefonum kilitlendi. Veli grupları, eğitimciler, doktorlar, arkadaşlar…

Hepsi çok haklı olarak en temel sorunun cevabını arıyordu dünkü açıklamanın ardından: Yarın okul var mı?

Sevgili okurlar, bu kadar insani, bu kadar temel bir sorunun cevabı bu kadar muğlak bırakılmamalı. Bırakılamaz. Burada bir yanlışlık var. Eğitim bu kadar arka sıralarda bir başlık olamaz. Bizim ülke olarak çok ciddi bir sorgulama yapmamız gerekiyor.

Siyasetçilerden, Bilim Kurulu üyelerine, gazetecilerden akademisyenlere neredeyse kimse çocukların evde, okulsuz, plansız, başı boş bırakılmasına doğru dürüst itiraz etmiyor.

Ben Cumhurbaşkanı'nın konuya değinmemesi üzerine "Birazdan Milli Eğitim Bakanı açıklama yapacak" haberi dönmeye başlayınca umutlandım açıkçası.

Milli Eğitim Bakanı müjdeyi bizzat kendisi vermek istiyor diye düşündüm. Demek ki dedim, ilkokulları tam zamanlı açmayı kabul ettirdi Sayın Bakan…

Fakirin ekmeği umut işte…

DAĞ FARE DOĞURDU

Birazdan basın açıklaması geldi.

Şehirlerde ilkokullar yarından itibaren yine haftada 2 gün, ortaokul ve liseler ise önümüzdeki haftadan itibaren 2 gün yüz yüze eğitime dönecek.

Kusura bakmayın ama dağ fare doğurmuştur.

2 gün okulu açmak ile eğitime dönüş olmuyor.

İlkokulları 2 gün açmak velilere de yaramıyor. Ne çocukları evde olduğu için işlerini bırakmak zorunda kalan kadınlar işe geri dönebiliyor ne çocuklar okul alışkanlığını kazanıyor.

Bilhassa ilkokulları tam zamanlı açmak çok daha doğru, bilimsel verilere uygun ve faydalı olurdu.

Ama maalesef bu ülkede yalnızca kadının değil eğitimin de adı yok…

"OKULLARI HİÇ AÇMAYALIM" DİYE BASTIRAN BAKANLAR BU ENKAZDAN SORUMLUDUR

Kahvehaneler, halı sahalar ve AVM'ler açılabiliyor ama okulların ‘çok riskli’ bulunduğu bir ülkede yaşıyoruz.

Dünyanın hiçbir yerinde risk sıralaması böyle değil. Başka hiçbir yerde kıraathaneler açılırken okullar sadece 2 gün eğitim vermiyor.

Kimdir bunun sorumlusu?

Şundan eminim, şayet okulların kapalı olmasına toplumda ciddi bir itiraz yükselseydi, medya bu konuyu işlemeye değer bulsa, veliler ortak ses çıkarsa, eğitimciler avaz avaz bağırsaydı Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk kabinede "İlkokulları haftada 5 gün açalım" önerisi getirdiğinde kabinenin hatırı sayılır bir kısmı "Toplumda böyle bir istek yok" rahatlığı ile bu öneriyi reddedemezdi.

Çok üzülerek söylüyorum: 6-18 yaş arası kuşağın enkaz haline gelmesinden ülke olarak hepimiz sorumluyuz. Az ya da çok.

Ama sanırım 1,5 yılın ardından dün kabine toplantısında hala "Okulları hiç açmayalım" diyebilen bakanlar, ekonominin, turizmin çarkları dönsün diye çocukların hayat çarklarını durduranlar diğerlerinden çok daha fazla sorumlu.

Evet, ne üzücü ki "Okulları hiç açmayalım" diyen birçok bakan vardı dünkü toplantıda.

Hepsini isim isim biliyorum.

Onların yaptıklarından ben utanıyorum.

20 yıllık bir gazeteci olarak şunu görüyorum, gelecek kuşaklarını adeta bir milli mutabakatla böylesine feda edebilen bir ülke daha ileri gidemez. Zaten gitmeyecek de... Orta düzey bir ülke olarak kalmaya mahkum Türkiye. Eğitim şart diyen profesörlerin bile eğitime önem verdiğine inanmıyorum. ‘Eğitim şart’ Cem Yılmaz’ın repliğinden öte bir anlam taşımıyor.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar