Herkesi kucaklayan bir İstanbul Valisi
Ali Yerlikaya İstanbul’a vali olarak atanalı henüz bir yıl olmadı. Ancak bu kısa süre içinde hem valilik hem de vekaleten belediye başkanlığı yaptığı için farklı bir durum oluştu.
Muhalefet partileri kendisine çok yüklendi. Hatta Ekrem İmamoğlu’na koltuğu devrettikten sonra kendini siyasi polemiklerin içinde bulduğu ilginç ve sıradışı bir süreç yaşadı.
Pazartesi saat 17.00’de bizim Ciner Medya’nın 11. katındaki toplantı odasında kendisini karşılarken aklımda Vali Bey’in yaşadığı bu süreç vardı.
O dönem zor bir dönemdi ama ben Yerlikaya’nın süreci gayet iyi yönettiği, şimdi de doğru bir strateji ve demokrat bir duruşla medyaya yaklaştığı kanaatindeyim.
Bir süredir farklı siyasi çizgilerden medya organlarını ziyaret ediyor, son günlerin tartışmalı konusu olan “göçmenler” meselesinde önemli bilgiler paylaşıyor ve “Ben siyasetçi değilim, hangi görüşten olursanız olun, herkese eşit mesafedeyim. Ben İstanbul Valisiyim” mesajı veriyor.
Bu objektif tavrın bu kadar kutuplaşmış bir toplumda çok kıymetli ve gerekli olduğunu düşünüyorum. Bir bürokrat kesinlikle böyle olmalı.
İMAMOĞLU İLE “CEP”TEN KONUŞUYORLARMIŞ
Ali Yerlikaya ile yaptığımız toplantı 1 saat diye başladı, 1.5 saati aştı. Vali Bey son derece esprili, konuşkan ve iletişime açık.
Cep telefonunu herkese veriyor. Aracılar olmadan konuşmanın sağlıklı iletişim açısından önemli olduğunu vurguluyor.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile de Vali’nin teklifi üzerine doğrudan konuşmak için sözleşmişler. Aradaki özel kalemleri kaldırmışlar. Herkes birbirini cep telefonundan arıyormuş.
***
Suriyelilere yönelik politika değişiyor mu?
Son günlerde en çok merak edilen konulardan biri hükümetin genel olarak göçmenlere ve özel olarak Suriyelilere yönelik bir politika değişikliği içinde olup olmadığı.
Sokakta bir memnuniyetsizlik olduğu açık. Ancak bu memnuniyetsizlik birtakım çevrelerden kaşınarak bu noktaya geldi hatta göçmen nefretine dönüştürüldü. Bu faşist zihniyet Türkiye için bir tehdittir. Bunu da görmek gerek.
Sevgili Nihal (Bengisu) dünkü yazısında son zamanlardaki tüm yanlışların sonuçlarının faturasının nasıl Suriyelilere yüklenmeye çalışıldığını çok güzel anlatmış.
Ben bu konuda yazdığım yazılar ve televizyondaki konuşmalarım nedeniyle bir yorum bombardımanı altında yaşamaya devam ediyorum.
Sokağın bu kadar ilgilendiği bir başlığa uzun süredir şahit olmamıştım. Nereye gidersem gideyim muhakkak insanlar durdurup bu meseleyi soruyor. Göçmenler meselesi sokakta da gündem.
Ben her konuda olduğu gibi bu konuda da liberal-demokrat duruşumu açıkça belli eden ve Suriyelilere düşmanlığı kabul edilemez bulduğumu yazan bir gazeteciyim. Ayrıca ileride herkes göçmenlerin bu ülkeye ne kadar yararlı olacağını görecek. Nobel ödülü alan bilim adamlarının bile yüzde 75’inin göçmen olduğunu Jared Diamond belirtiyor. Steve Jobs’ın babasının da Suriyeli bir göçmen olduğunu unutmayalım.
Son yazımda bu konudaki tavrımdan ötürü tek bir destek almadığımı ifade etmiştim ancak bunun üzerine benimle iletişime geçip destek mesajı gönderen 100’ü aşkın okuyucum oldu.
Herkese teker teker teşekkür ediyorum. Suriyeli okurlarım da varmış. İtiraf edeyim, onların mesajları beni ağlattı. Çok da tatlı bir Türkçeyle mektuplarını yazmışlar. Ülkemiz artık göçmen kardeşlerimizin de vatanıdır. Lütfen ırkçılığa ve faşizme dur diyelim.
VALİ’DEN ÖNEMLİ BİLGİLER
Gelelim Vali Yerlikaya’nın verdiği bilgilere…
Öncelikle ben Vali Bey’den şu mesajı aldım: Biz devlet olarak Suriyelilere ve tüm milletlerden göçmenlere yönelik kucaklayıcı tavrımızı değiştirmiyoruz yalnızca kaçak ve düzensiz göçe karşı önlem almaya çalışıyoruz.
İstanbul’da esas hedef kayıtdışı, sigortasız ve çok ucuza çalışan yani sömürülen Suriyeli nüfusu kayıt altına almak. Bunların önemli bir kısmı İstanbul dışına kayıtlı. Her birinin kayıtlı olduğu ile giderek orada istihdam edilmesi hedefleniyor.
İşverenlere yönelik çok ciddi takip başlayacakmış. Son gün 25 Ağustos. O zamana kadar gerekli adımları atmayan ve sigortasız işçi çalıştırmaya devam edenler çok ağır cezalar ödeyecek.
Bu arada çalışma ve sigorta izninin bürokrasisi iş dünyası açısından sıkıntılı olabilir diye prosedürleri çok kolaylaştıracaklarmış. Bunu olumlu buldum.
Sonuçta Suriyeliler sınır dışı filan edilmiyor, kayıt dışı olanlar kayıt altına alınmaya çalışılıyor.
Suriyelilerin suç oranlarının genel ortalamanın çok altında olduğunu bir kez de Vali Bey’den duydum. Bir toplumu şeytanlaştırmanın ve hakkında kara propaganda yapmanın ne kadar tehlikeli olduğunu hatırlamalıyız…
Vali Yerlikaya’nın olumlu ve dikkatli yaklaşımı son günlerde yapılan sert açıklamalarla bozulan moralimi düzeltti ancak yine de İstanbul ile ilgili hızlı ve radikal adımlar atılıyor algısının dağılması gerekir zira bu, kentin imajını olumsuz etkileyebilir. Hazır turizm sezonu bu kadar iyi iken dikkat etmek gerekir.
***
Deport edilirken neler oluyor?
Çok hızlı hareket ediliyor. Vali’nin verdiği bilgiye göre son 15 günde 10 binin üzerinde kişi geri gönderme merkezlerine gönderilmiş. Bu çok büyük bir rakam. Sanki İstanbul’da büyük bir güvenlik sorunu var havası doğabilir…
Üstelik geri gönderme süreci kolay bir süreç değil. Bir kere her göçmen keyfi geri gönderilemez. Yalnızca hiçbir kimlik belgesi ve kaydı olmayanlar merkezlere alınıyor. Suriyelilerin bu kategoriye girenleri çok sınırlı. Onların geçici koruma statüleri var.
Bu kategoriye girenler tespit edilip merkezlere gönderildikten sonra da prosedür zor. Önce kişinin uyruğunu sorularla tespit etmeye çalışıyor, adresini bulmak için çapraz taramalar yapıyor ve sonra ilgili ülke ile iletişime geçiyorlar. Türkiye’de geri gönderme merkezlerinin kapasitesi 18 bin imiş. Zaten uzun prosedürleri göz önüne aldığımızda bu iş hızlı ve kolay yapılabilir bir iş değil.
Elbette terör örgütü ile bağlantılı ya da suça bulaşmış olanlar ayrılmalı ancak onun dışında bunu bir insan avına çevirme algısı yaratılmasından da kaçınmak gerekir...
***
Fantezi dünyası
Medyada birilerindeki ROK takıntısı bitmiyor. Dün de Rasim’in polis tarafından yakalanıp zorla mahkemeye götürüldüğü gibi fantastik şeyler yazmışlar. Arkadaşlar, yalan haberin de bir sınırı olur. Siz hayal kurup haber diye yayınlıyorsunuz. Yahu Rasim’in zaten 24 saat polis yanında. Devlet kararı ile yıllardır korunan bir isim.
Daha önce de bizim evin kapısına polisin dayandığı gibi yalanlar yazılmıştı. İstanbul Emniyet Müdürü Sayın Mustafa Çalışkan hemen bu uydurma haberler üzerine sağolsun bizi aramış ve bu yalanlar polis içinden art niyetli birileri tarafından mı servis ediliyor diye araştırma başlatmıştı. Sonra anlaşıldı ki Emniyet ayağında böyle kötücül birileri de yok. Sadece malum gazeteci takımı masa başında uyduruyor. Kara propagandayı da zeka ile yapın lütfen. Bu kadarı hakikaten gülünç oluyor.
***
İzin zilleri çalıyor
Çok şükür hastalık süreci geride kaldı. Bizim pıtırları buralarda oyalayacak bütün silahlar da tükendi. Günlerdir isyanlardalar.
Ben de kendimi son zamanlarda yazıları yazarken sık sık tatil hayalleri kurarken yakaladım. Bugünden itibaren biraz kafa dinlendirmeye ve çocukların gönlünü hoş etmeye gidiyorum sevgili dostlar, bir süre bu köşe boş kalacak. Yakında görüşmek üzere...
- Yas ilanı Reisi'ye değil İran Devleti'ne saygıdan3 gün önce
- Osman Nuri Kabaktepe: "17 seçimde birinci, 18'incide ikinci olduk"1 hafta önce
- 7 yıl sonra Osman Kavala1 hafta önce
- Hayat...2 hafta önce
- Ali Mahir Başarır: Özgür Bey Kemal Kılıçdaroğlu değil2 hafta önce
- 28 Şubat sanıklarına tahliye için top Adli Tıp'ta3 hafta önce
- Bakan Tekin: Literatüre bakınca gördük ki bizim müfredatımız çocuklara diğer ülkelere göre iki katı bilgi yüklüyor3 hafta önce
- Gerçek bir bahar için kaldırın Taksim yasağını!3 hafta önce
- Semih Yalçın: CHP ile elbette görüşülür, anayasayı karanlıkta göz kırparak mı yapacağız?4 hafta önce
- Bugünkü Irak ziyareti neden önemli?1 ay önce