27 Mayıs öncesi sokaklarını hatırlamak
CHP Milletvekili Enis Berberoğlu’nun tutuklanmasına çok sert tepki vermiş bir gazeteciyim. CHP’nin bu tutuklamaya karşı bir demokratik eylem koymak istemesini de saygıyla karşılıyorum. Fakat ilk günden beri şunu söylüyorum: Yürüyüş ve sokak hareketleri asla doğru yöntem değildir. CHP’nin yararına olacak bir yöntem hiç değildir...
Türk siyasi tarihinde yürüyüşler ve sokak hareketleri sonrası her zaman askeri darbe ya da siyasi otoriterleşme oldu. Bugüne kadar hiçbir sokak hareketi, daha fazla demokrasi ve özgürlük getirmedi. Başka ülkelerden örnek vermeyin; çünkü her ülkenin kendi siyasi geleneği vardır.
Bizim tarihimizdeki en önemli protesto yürüyüşü örneği 21 Mayıs 1960 Harbiye yürüyüşüdür. Bu yürüyüşün ardından askeri darbe geldi. 1971 ve 80 darbelerinden önce de bol bol sokak eylemleri vardı, sonra yine darbe geldi... Benzer şekilde, FETÖ polislerinin çadır yakmasıyla alevlenen 2013 Gezi olaylarının da bu ülkeye ve en başta da Gezi eylemcilerine sadece zararı oldu. Ardından ise 17-25 Aralık darbe teşebbüsü geldi...
“Türkiye’de artık askeri darbe olmaz” lafı boş bir laf. Günlerdir Abdülkadir Selvi ile takip ettiğimiz konu da apaçık gözler önüne seriyor ki, TSK hâlâ kapalı bir kutu. Ordunun içinde, alt kademe subaylar ve astsubaylar arasında Gülenistler hâlâ çoğunlukta. Üst rütbelerde ülkücüler ve Kemalistler arasında da egemenlik mücadelesi var.
“Ordu artık AKP’nin ordusudur” sözü tamamen yanlış! Ordu içindeki üç egemen grup da AKP’li değil. TSK’ya sandık konsa AK Parti’ye oy yüzde 5’i bulmaz. Fırsatını bulursa “ordu kamuoyu” denen olgu yine darbe isteyebilir. Başarır başaramaz o ayrı ama bu darbe dinamiği oluşabilir...
CHP böyle sokak hareketlerinin öncülüğünü yaparsa, Kılıçdaroğlu istemese bile partisi yine 1960’taki işlevini görebilir ve bu durumda mevcut hükümetin de eli nal toplamaz. Türkiye için netice çok kötü olur...
Kemal Bey yürüyüşü bir an önce “Adalet Mitingleri”ne döndürürse ve şehir şehir mitingler düzenlerse hem demokrasi hem de partisi lehine çok daha doğru bir iş yapmış olur. 27 Mayıs öncesi ortam gibi olan şu dönemin gidişatından endişeliyim...
GIDA ZEHİRLENMELERİ NEDEN OLUYOR?
Manisa’daki zehirlenme skandalı bütün Türkiye’yi kilitledi. Peki gıda zehirlenmesinin sebepleri neler? Salmonella bakterisi vücutta ne yapıyor? Manisa’daki korkunç hadise, hepimizi bekleyen bir riski mi işaret ediyor? Doktorlara sordum...
1) Gıda zehirlenmesi neden olur? Bakteriler, virüsler veya parazitlerin yiyeceklerle ya da sularla vücuda alınmasından.
2) Salmonella nedir? Toplu zehirlenme vakalarında karşımıza sıklıkla çıkan, hastalık yapma gücü çok yüksek bir bakteridir. 12-72 saat içinde ateş, kusma ve kramp olarak kendini gösterir.
3) Gıda zehirlenmelerinin sebepleri nelerdir? (Manisa Tabip Odası’na göre) Yüzde 46 yetersiz soğutma, yüzde 21 pişmiş gıdayı uzun süre bekletme, yüzde 20 enfekte personel, yüzde 16 yanlış ısı, yüzde 16 yetersiz ısıtma, yüzde 16 yetersiz pişirme, yüzde 11 kontamine malzeme, yüzde 7 yetersiz temizlik, yüzde 5 kötü yiyecek kullanılması. Şaşırtıcı bir şekilde malzeme kalitesi en altta. Sıkıntı genellikle soğuk zincir hatası, bekletme ve az pişirmeden kaynaklanıyor.
THY’NİN JESTİYLE MİLYONLAR TÜRKİYE’YE GELECEK
PAZARTESİ günü Hindistan’ın dev turizm potansiyelinden bahsetmiş, “Hint pazarını Türkiye’ye çekebilirsek son yıllarda yaşadığımız problemleri aşarız” demiştim. “Ekim ayında Hindistan turizminin yüzde 80’ine hâkim olan acenteler birliği TAFI, Sarıgerme Hilton’da kongre yapmak istiyor. Ancak bunun için Turizm Tanıtma Müdürlüğü’nün 150 dolarlık bilet yardımı yapması ya da THY’nin uçuş için 500 dolar özel fiyat vermesi çok önemli, maalesef ikisi de olmamış” diye yazmıştım...
THY son yıllarda büyük atılımlar yaptı. ABD’nin inişe geçen havayolu şirketlerinin lobisi ile Amerikan yönetimine bastırıp, güvenlik tehdidini bahane ederek Amerika’ya uçuşlarda tablet yasağı uygulamalarına, Türkiye’yle ilgili oluşturulmaya çalışılan terör imajına rağmen önceki gün yüzde 2.7 büyüme yakaladığını açıkladı. Dünyanın birçok yerine hat açarak, İstanbul’u çok önemli bir hub haline getirdi. Kısacası potansiyeli iyi gören bir yönetim anlayışına sahip.
Nitekim yazım üzerine THY Yönetim Kurulu Başkanı İlker Aycı aradı ve konuyu benden duyduğunu, arkadaşlara baktırdığını ve derhal kongreye katılacaklar için 500 dolar bilet fiyatı talimatı verdiğini söyledi. İlker Bey’i tebrik ediyorum. Turizmin kaynağının çeşitlenmesi Türkiye’yi çok rahatlatır.
Son birkaç yıldır Avrupa’dan gelen turistte azalma yaşanması sıkıntı yaratmış, pazarı çok etkilemişti. Halbuki Hindistan’da yurtdışına çıkan 80 milyonluk bir kitle var ve bu kitlenin rotasına Türkiye’yi katması ciddi bir canlılık sağlar.
Ekimdeki kongreye 650 acente çalışanı gelecek, Denizli, Aydın ve Muğla’daki tarihi ve doğal güzellikleri gezecek, 2018 için de buralara turist getirecek. 50-70 milyar dolarlık bir potansiyelden bahsediyorum... Tabii işin bir de düğün boyutu var. Cumhurbaşkanı’mız da bahsetmişti, düğün için Hindistan’dan Türkiye’yi tercih edenlerin sayısı artıyor.
Üçüncü bir boyut ise Bollywood. Bollywood Fuar Direktörü Sudhanshu Hukku mayıs ayında Muğla’yı, Aydın’ı, Denizli’yi gezdi ve özellikle Pamukkale ve Dalyan’dan çok etkilenerek 2 film çekmeye karar verdi. Hindistan’dan doğa-tarih turistinin yanı sıra Bollywood’u da buraya çekebilirsek Türkiye’nin tanıtımı da uçar...