Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türk Ocakları’nda kıyamet kopuyor...

        CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Başkanı Ekrem İmamoğlu ve CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, Türk Ocakları İstanbul Şubesi’nin düzenlediği “Günümüz İslam Dünyasında Meseleler ve Çözüm Yolları Sempozyumu”a davet edildiler, katıldılar, hattâ Kılıçdaroğlu ile İmamoğlu sempozyumda konuşma bile yaptılar. Ocak’ın Genel Merkezi de bunun üzerine “Devlete seri katil diyenlerin Türk Ocakları toplantılarında boy göstermesi kabul edilemez” diyerek İstanbul Şubesi’ni görevden alıverdi!

        Bir kişi, siyasetteki konumu ne olursa olsun, devlet için şayet “seri katil” ifadesini kullanıp da devletin en tavizsiz savunucularından olan Türk Ocakları gibi bir kuruluşun düzenlediği toplantıya katıldı ise, artık tövbe etmiş, hattâ âmiyâne tâbiri ile imana gelmiş demektir! Bu işi inanarak değil de imaj değiştirme, oy kaygısı yahut başka çevrelere sempatik görünme hevesi ile yapmış olsa bile geçmişteki fikrinin tamamen tersi harekette bulunmuştur ve bunu sağlayanların, yani Türk Ocakları’nın hiddete kapılmak yerine “Aferin bize, adamları bakın nasıl doğru yola davet edip imana getirdik!” diye övünmesi ve bugünün CHP’sindeki bu yüz seksen derecelik fikrî değişimi tepe tepe kullanması gerekir!

        REKLAM

        Üstelik, Türk Ocakları’nın Atatürk dönemi CHP ile yakın ve tarihî bağlantıları vardır...

        Bilmeyenler için, bundan 110 sene önce kurulan Türk Ocakları’nın geçmişinden kısaca bahsedeyim:

        1912’de teşkile dilen Türk Ocakları sonraki senelerde bünyesine başka dernekleri de aldı, memleket çapında yaygınlaştı, şubeler açtı, şube sayısı 1927’de 257’ye yükseldi ve ocaklar iktidar partisi Cumhuriyet Halk Fırkası ile bütünleşti! O sene toplanan parti kurultayında Türk Ocakları’nın devlet siyasetinde Cumhuriyet Halk Fırkası ile beraber olması vurgulandı ve “milliyetçilik” ilkesi de parti nizamnamesine alındı. Ama, Türk Ocağı 1931’de Cumhurbaşkanı ve Cumhuriyet Halk Fırkası’nın Genel Başkanı olan Mustafa Kemal’in talimatı ile lâğvedildi, mal varlığı partiye geçti ve ocaklar Halkevleri’ne dönüştürüldü.

        Türk Ocakları artık mevcut değildi fakat düşüncesi iktidarda idi! Başbakan Refik Saydam’ın 8 Temmuz 1942’de vefatı üzerine Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün hükûmeti kurmakla görevlendirdiği Şükrü Saracoğlu, 5 Ağustos 1942’de Meclis’te hükümet programını okurken Türk Ocakları’nın programını andırır ifadeler kullanacaktı…

        Saracoğlu’nun sonraki senelerde sık sık gündeme getirilen ve bugün eskisi kadar olmasa bile bazı çevrelerde hâlâ tekrar edilen meşhur konuşmasının en bilinen kısmını aynen naklediyorum:

        “...Arkadaşlar, bu günlük ve geçici sıkıntılardan sonra biraz da daima artan, daima kuvvetlenen ve hiç bir vakit değişmeyecek olan imanlarımızdan ve varlıklarımızdan bahsedeceğim. Arkadaşlar, Biz Türküz, Türkçüyüz ve daima Türkçü kalacağız. Bizim için Türkçülük bir kan meselesi olduğu kadar ve lâakall (en azından) o kadar bir vicdan ve kültür meselesidir. Biz azalan ve azaltan Türkçü değil, çoğalan ve çoğaltan Türkçüyüz ve her vakit bu istikamette çalışacağız. Dünkü Türk gençleri müstakil ve hür bir vatana malik olmak, şuurlu ve mütecanis (aynı cinsten, aynı soydan) bir millete mensup olmak, memleketi müspet ilimlerle idare etmek ve vatanın hayat ve servet membalarını memleketin elinde görmek istiyorlardı. Bugün bütün bu idealler birer birer tahakkuk etti. Vaktiyle İzmir’in atlarla çekilen tenekeden tramvayları bile yabancı bir şirketin imtiyaz mevzuu sayılmıştı. Bugün vatanın dört bucağında muntazaman işleyen trenler, yer yer kurulan fabrikalar sadece Türk bilgisi tarafından yaratılmıştır...”.

        REKLAM

        KOVMAK DEĞİL, ÖDÜL VERMELERİ GEREKİR!

        Türk Ocakları, teşkilâtın uzun seneler genel başkanlığını yapmış olan Hamdullah Suphi Tanrıöver’in girişimleri ile 1949’da tekrar açıldı. Bugün İttihad Terakki ile tek parti dönemindeki eski gücüne sahip olmasa da faaliyetlerine devam ediyor.

        CHP ile Türk Ocakları arasında işte böyle bir tarihî bağ mevcuttur ve CHP’nin genel başkanı ile partinin üst düzey yöneticileri kendileri ile alâkası olmayan bir teşkilâtı değil, düşünceleri zamanla ne kadar farklılaşırsa farklılaşsın, vaktiyle bünyelerinde bulunan, hattâ kendilerine ait olan bir kuruluşun davetine icabet etmişlerdir.

        Yukarıda da yazdım: Bu durumda Türk Ocakları yönetimine düşen iş “Siz böylelerinin kapımızdan içeri girmelerine nasıl izin verirsiniz? Bu ne cür’et?” krizine kapılıp İstanbul Şubesi’ni görevden almak değil, “Aferin sizeeee! Maaaşallaaaaah! Tebliğ vazifenizi mükemmelen ifa etiniz, vaktiyle devlete lâf dokunduranları bile tövbe ettirip imana getirdiniz” diyerek davet sahiplerini ödüllendirmektir!

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar