Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Geçen hafta bakla atan Hacıhüsrevli falcı kadınların zamâne versiyonu astrologlardan bahsedip uydurduklarına inanmamak gerektiğini, meselâ 2022’nin zor geçeceğini şimdiden görebilmek için baklacılara ihtiyaç olmadığını söyledim ve “astrolojiye inanmayın” diye yazdım...

        Baklacı kadın ile astrolog bağlantısını şimdi tekrar ve daha açık şekilde anlatayım:

        Yeni sene mi geliyor? “Arap Bacı”, “Gürcü Bacı”, “Dudu Bacı”, “Güllü Bacı”, “Hacıhüsrevli bilmemne bacı” gibisinden, Hacıhüsrevli bakla falı bakan kadınların her biri 1980’lerin ortalarına kadar gazetelere kehanet yumurtlarlardı ve hemen hepsinin ortak özelliği hiçbirinin söylediğinin çıkmaması, hattâ tam tersinin yaşanması idi!

        Şimdi de astrologlarımız gazete gazete, ekran ekran dolaşıp duruyorlar ve onların söylediklerinin tamamı aynı şekilde fos çıkıyor!

        Bugün sadece falcılar değil, falın tekniği ile ifade biçimi de zamana uymuş vaziyette. Hacıhüsrevli Fatma Bacı “Ah güzeliiiim beniiiim! Bahtın bilsen nasıl açılıyooor! İkkki vakit mi deseeem, üççç vakit mi deseeem, bir koca geliyor ki amaniiiin ne kocaaa! Heybetliii, paralııı, yakışıklııı! Tüh tüh tüh, nazar deymesiiiin kıııız! O zaman bu bacını hatırlarsın heeee?” derdi; zamanımızın “astrolog” unvanını takınan baklacıları “Boğanın kuyruğu önümüzdeki hafta akrebin burnuna girmek üzere iken senin yükselen yıldızın Satürn de pattadanak Jüpiter’in kucağına oturacak ve beklentilerin bir oğlak erkeğinde gerçekleşecek… Ama oğlak erkeği aynı dönemde Merkür’ün etkisinde gibi görünüyor, Venüs de o sırada Apollon’un altında kalacağı için dikkatli olmalı ve titiz çalışmalısın” diyorlar...

        REKLAM

        Geçen hafta buna benzer söyler ettim ya, çağdaş baklacılarımızın kurdukları dernekler ve bizzat kendileri bana cevap verip “Astrolojinin ciddî bir bilim olduğunu ve benim bu işi hiç bilmediğimi” söylediler. Bir-ikisi de eski devirlerdeki “müneccimlik” müessesesini hatırlatıp astrolojinin asırlardır mevcut olduğu iddiası ile çok önemli bir tavsiyede bulundu: Osmanlı Arşivleri’nde müneccimlerle ilgili belgeler varmış, gidip bu kayıtları inceleyecek olursam astrolojinin geçmişi ile önemini öğrenir ve böyle cahilce sözler etmezmişim!

        Katır burcunda tepinip duran Jüpiter ile Mars’a kuyruk sallayan şirret Venüs karısı bu yaştan sonra cehaletimi gidermemin yolunu gösteren baklacılardan razı olsun!

        KANDİLLİ’DEKİ KÜTÜPHANEYİ İŞİTTİNİZ Mİ?

        Şimdi şakayı bir tarafa bırakıp zamane baklacılarına kısa bir “müneccimlik” dersi vereceğim:

        Geçmiş asırların müneccimleri hepimizin malûmudur ama yaptıkları işi çoğumuz yanlış yahut eksik biliriz...

        Astronomiye eski dilde “nücum ilmi” yahut “hey’et ilmi”, bu ilimle uğraşana da “müneccim” denirdi ve müneccim falcı falan değil, profesyonel astronom idi! Sarayda yahut zamanın rasat mekânlarında görev yaparlardı, vazifeleri gökyüzünü gözleyerek namaz vakitlerini belirlemek, Ramazan’ın başlangıcını, bayram günlerini ve yeni senenin ne zaman başlayacağı gibi meseleleri halledip takvim hazırlamaktı. Bu işleri yapabilmek için astronominin yanısıra çok iyi seviyede matematik de bilir ve devamlı olarak gözlemle uğraşırlardı.

        Osmanlı müneccimlerinden zamanımıza dünya kadar kayıt, belge ve elyazması eser gelmiştir ama bu son derece zengin arşiv modern baklacıların zannettiklerinin aksine Osmanlı Arşivleri’nde değil, Kandilli Rasathanesi’nin kütüphanesindedir! Arşivin, yahut o zamanki ismi ile “Hazine-i Evrak”ın ciddî şekilde ele alınmaya başlandığı 1920’lerde müneccimlere ait evrak da biraraya getirilmiş, muhafazaları için en uygun yerin Kandilli Rasathanesi olduğu düşünülmüş ve hepsi oraya nakledilmiştir.

        Rasathanedeki arşivde neler neler vardır: Gözlem raporları, gök cisimlerinin hareketlerini anlatan risaleler, takvimlerin hazırlanma usulleri, namaz saatlerinin belirlemesi hakkındaki malûmat ve o devirdeki astronomi araştırmaları ile alâkalı binlerce kayıt...

        REKLAM

        Zamane baklacılarımız bilmezler ama, Kandilli’deki bu çok önemli arşivin kataloğu da yayınlanmıştır: Edebiyat tarihçiliğimizin duayeni, yani en kıdemli hocası olan Prof. Dr. Günay Kut’un başkanlığındaki akademik bir grup, 2007’de, müneccimlere ait olan ve şimdi Kandilli Rasathanesi’nin kitaplığında bulunan 822 adet elyazması eseri özellikleri ve içlerinde nelerin yazılı olduğunu geniş açıklamalar ile “Kandilli Rasathanesi Elyazmaları” isimli iki ciltlik koskoca bir katalog olarak neşretmişlerdir!

        Ve, öyle pek herkesin malûmu olmayan bir başka bilgi:

        Resmî müneccimlik kadrosu hâlâ vardır ve namaz vakitlerini, bayramları, Hicrî yılbaşını vesaireyi belirleyen müneccimler bugün Kandilli Rasathanesi’nde “astronom” olarak görev yapmaktadırlar.

        Tarih Kurumu’nun yayınladığı beş ciltlik “Tarih Çevirme Kılavuzu”nun müelliflerinden olan Dr. Cumhure Üçer son dönem müneccimlerinden idi ve Dr. Cumhure Hanım ile kataloğu yazdığı sırada Kandilli’de olan Günay Hoca’ya uğradığımda yine onun vasıtası ile tanımıştım.

        BU DA İŞİN BAŞKA TARAFI...

        Çağdaş baklacılarımızı bacılarımızı ve dudularımızı bilgilendirdikten sonra, şimdi meselenin bir başka tarafına geçeyim:

        İnsanoğlu binlerce seneden buyana yıldızlara bakarak geleceği öğrenebileceğine inanmış ve İslam dünyasında Emeviler’den itibaren saraylarda görev yapan kadrolu müneccimlerden bazıları bu merakı tatmin maksadıyla astronomluklarının yanısıra yıldızların hareketinden geleceği okudukları iddiasında bulunmuş ve hükümdarın da yıldızına bakarak geleceğini tahmine çalışmışlardı.

        Geçmişte hemen her hükümdarın bir veya birkaç kadrolu müneccimi vardı ve müneccimler her dâim gökyüzünü incelemiş, yani astronomluk yapmış, takvim hazırlamış ama hükümdar şayet yıldız falına meraklı ise yıldız falcılığına da soyunmuş ve sultanın bahtının açık olup olmadığını yıldızların hareketiyle açıklamaya uğraşmışlardı. O devirde bilinen yıldızların yanısıra bütün gök cisimlerini işin içine katarlar, gökyüzünü “menzil” denen 28 parçaya taksim edip binlerce yıldızın dağılımını ayrıntılı bir şekilde yorumlar, yıldızları iki aşamada gözler, hükümdarın hayatı boyunca başından geçecek olanları tahmine “mevâlid”, uğurlu ve uğursuz saatlerin belirlenmesine de “ihtiyârât” derlerdi.

        REKLAM

        İşte, önceleri padişahlar için yazılan ve daha sonraları hemen herkes tarafından geleceğe ait birşeyler öğrenebilme hevesiyle büyük rağbet gören “Yıldızname” denen kitaplar, bu müneccimlerin eserleridir. Ama hakiki bir yıldızname öyle sıradan bir fal kitabı değildir, içerisinde o devirde astronomi konusunda bilinen ne varsa yazılıdır ve eserde bunlara ilâveten, zamanın modasına uyularak gök cisimlerinin hareketlerinin yorumlanması vasıtasıyla geleceğin belirlenmesi ile ilgili fasıllar da yeralır.

        Müneccimlerle ilgili olan ve sosyete baklacılarının bana “Osmanlı Arşivleri’nde duruyor, git, bakıp öğren” tavsiyesinde bulundukları eserler Arşiv’de değil, Kandilli Rasathanesi’nin kütüphanesindedir; Osmanlı Arşivleri’nde ise az sayıda ama birbirinden uyduruk yıldızname gevelemeleri vardır!

        İşte bunlardan biri, Osmanlı Arşivi’nde Y.PRK.TKM 17/12 numarada bulunan bir geveleme: Dışişleri Bakanlığı, 6 Mart 1890 tarihini taşıyan 5035 sayılı yazısı ile zamanın hükümdarı Sultan Abdülhamid’e bir İngiliz’in yeni sene ile ilgili kehanetlerini göndermiş…

        Okuyun ve kehanetlerin tamamının nasıl kof çıktığını görün:

        * Mart’ta, Çin taraflarında ayaklanmalar çıkacak (Hiçbir ayaklanma çıkmadı).

        * Nisan’da Alman İmparatoru ölecek (İmparator İkinci Wilhelm bu tarihten tam 51 yıl sonra, 1941’de öldü).

        * Mayıs’ta İtalya Kralı büyük bir tehlikeye uğrayacak ama kurtarılacak (Kralın başına hiçbirşey gelmedi).

        * Ağustos’ta Avusturya’da büyük bir nifak çıkacak (Tam tersi oldu, Avusturya’da sosyalistler güçlendiler ve millî mutabakat sağlandı).

        * Eylül’de Türk padişahının tahtı ve hayatı tehlikeye girecek, padişah büyük bir korku geçirecek (Abdülhamid kehanetin aksine en güçlü devrini yaşadı).

        * Kasım’da Avrupa’da silâhlı çatışmalar çıkacak (Çıkmadı).

        * Aralık’ta İngiltere büyük bir millî mateme girecek, Paris’te kargaşa yaşanacak (Kraliçe Victoria’nın İngiltere’si matemin aksine tam bir refah yaşadı; Paris ise huzur içinde bir yıl geçirdi)...

        Hazır bilgisayar programları vasıtasıyla çıkarttıkları yıldız haritalarını güya yorumlayan ama söylediklerinin hiçbiri tabii ki çıkmayan “astrolog” unvanlı modern baklacıların sanki kendileri gidip de okumuşlar havasına bürünerek bana öğrenmemi tavsiye ettikleri arşiv belgeleri, işte böyle saçmalıkla doludur!

        REKLAM

        HARUNREŞİD’İN FALCISI VE ÂKIBETİ

        Ve, bir de müneccim fıkrası:

        Abbasîler’in zenginliği, şâşaası ve idareciliği dillere destan olan halifesi Harunreşid, yıldız falına gayet meraklı imiş.

        Bir gün Bağdad’ın en namlı müneccimlerinden birini çağırtıp “Bak bakalım. Ömrüm ne kadar? Daha kaç sene yaşayacağım?” diye sormuş...

        Müneccim yıldıznâmeleri açmış, gökyüzünün Halife’nin doğduğu andaki vaziyetine bakmış, uzuuun hesaplar yapmış ve “Efendimiz” demiş, “Önünüzde maalesef sadece beş seneniz kalmış! Beş sene sonra Cenâb-ı Allah’a kavuşma vaktidir”.

        Harunreşid’in canı sıkılmış ve müneccime “Peki, sen kaç sene yaşayacaksın” diye sormuş.

        Müneccim “Kendi ömrüme çok daha evvelden bakmıştım efendimiz. Daha tam yirmi senem var!” cevabını vermiş.

        Bu cevap üzerine Harunreşid’in meşhur veziri Cafer el Bermekî kılıcını çekmiş, “tak” diye bir vuruşta falcının kellesini uçurmuş, sonra Halife’ye dönüp “Bu heriflere inanmayın efendimiz” demiş. “Kendi ömrünün ne kadar kaldığını bilmekten âciz böyle p....ler sizin daha kaç sene yaşayacağınızı mı bilecekler?”

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar