Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ece Üner geçen gün Show TV’deki ana haberde Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki çatışmalardan bahsederken sözü “Türkiye’nin uyarılmasını” isteyen Kim Kardaşyan’a getirdi ve “Kardaşyan’ın kameralara göstermeye çok alışık olduğu, dolayısıyla hepimizin yakından tanıdığı büyük bir kaynağı var. Bu sözleri söylerken de, bu çıkışı yaparken de yine aynı kaynağını mı referans aldı acaba?” dedi.

        Bu sözleri ettiği için şimdi birileri kalkmış, Ece’ye söylemediklerini bırakmıyorlar!

        Ece’nin bahsettiği “kaynak” malûm: Kardaşyan’ın kürre-i muazzaması, yani vücudunun Türkçe’de “kıç”, “popo” ve en yaygın şekilde de “g….” denen kısmı!

        Kim Kardaşyan’ın şöhretinin kaynağı zaten oyunculuğundan yahut entellektüel boyutundan falan değil, vücudunun o bölümünü sereserpe teşhir etmesidir; bugün dünyanın neresinde olursa olsun Kardaşyan’dan bahsedildiğinde akla hemen hatunun devâsâ malûm yeri gelir!

        Açık söyleyeyim; Kardaşyanlar’ın sülâlece yeraldıkları ve Amerikan televizyonlarında senelerden buyana yayınlanan “Keeping up with the Kardashians” programlarını fırsat buldukça seyrettim, zira mükemmel bir kafa boşaltma vasıtası idi! Bir ara bu sülâlenin ne yapmak, ne söylemek, ne mesaj vermek istediğini anlayabilmeyi dert edindim fakat ne mümkün? Burunlarından robotumsu bir İngilizce konuşan birbirinden uçuk kızlar, tam bir “Hayganuş Hanım” misâli kızlarından beter bir ana, işi en nihayet cinsiyet değiştirip kadın olmaya götüren üşütük bir üvey baba, daha bir hayli tuhaflık, bütün bunların ortasında Kim Kardaşyan ve neticede gamsız, tasasız şekilde akıp giden dakikalar…

        REKLAM

        “Keeping up with the Kardashians”ı bütün dünyada şakır şakır seyredilmesinin sebebi, izleyiciyi herhalde böyle avâreliğe sevketmesiydi…

        CEVAP ŞARTTI VE ECE ÜNER VERDİ!

        Kim Kardaşyan gibi diasporadan olan dünya çapında şöhretlerin siyasî sözler etmeden durmaları ve hele Ermeni diasporasının mensubu iseler bu meseleyi gündemde tutmaya çalışmaları kaçınılmazdır!

        Kim Kardaşyan da böyle yaptı, Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki çatışmalar başlar başlamaz bir tweet atttı, Türkiye’nin Azerbaycan’a silâh ve savaşçı gönderdiğini iddia etti ve “uyarılıp durdurulmamızı” istedi…

        Diasporanın önde gelen isimlerinden biri olarak bu şekilde bir çıkışla inancının ve vazifesinin gereğini yapmaktadır; bize düşen vazife de böyle durumlarda beklemeden ve çekinmeden ama vatandaşımız olan ve bu işlerle alâkası bulunmayan azınlıklarımızı rencide etmeden her şekilde cevap vermektir!

        Başka bir milletin mensuplarına hakarete vaktiyle ben de vasıta edilmiştim: Seneler önce, “Tarihin Arka Odası”nda aslen Ermeni olan büyük Fransız şarkıcı Charles Aznavour’un “Sur ma vie” isimli şarkısını dinletmiştim. Aznavour’un kim olduğunu söylemem üzerine Fransızca olan eseri Ermenice zanneden cühelâdan “Ermeni’nin yaptığı müziği niçin çalıyorsun?”, “Sen de Ermenisin” gibi mesajlar gelince dayanamamış, “Kim Kardaşyan da Ermeni! O koca kıçını niçin seyrediyorsunuz? Etmesenize!” demiştim ve kıyamet kopmuştu!

        Bugün artık zıvanadan çıkan Kardaşyan’a gereken cevabı sadece Ece Üner verdi! Kardaşyan’ın tweetinin ardından söze hatunun meşhur “kaynağından” girdi ve mesajındaki iddiaları “orasından” uydurduğunu söyledi…

        Ama Ece Üner’in işin gereğini yerine getirmesi birilerini her nedense rahatsız etti! Önce bir oyuncu hanım “Bu nasıl avam ve yakışıksız üslûptur?” diyerek nezaket, vesaire dersleri vermeye kalkıştı; Ece’den cevabını aldı ama onun ardından da Kardaşyan’ın iyi işler yaptığından dem vuran ve “Aman efendim olur mu? Ne kadar ayıp” meâlinde sözler eden başkaları çıktı!

        REKLAM

        “Sanatçı” oldukları zannedilen klâvye şampiyonlarının tepkilerini pek ciddiye almam, zira “aydın” olmanın yolunun memleketin hayrına ne varsa hepsine muhalefet etmekten geçtiğini düşünen ve her sene “soykırımın yıldönümü” diye ilân edilen günün gecesinde mumlarla Taksim’e çıkıp “Ah biz ne katil milletiz, zavallıları nasıl da kesmişiz” feryadları ile ağlayıp sızlayanlar nasıl ciddiye alınabilirler ki?

        Ama meslekdaşlarımız, yani gazeteciler, hem de mesleğin ciddî ve ağırbaşlı bildiğimiz mensupları Ece Üner’i kınamaya kalkışıp “Sen öyle diyorsun ama Kim Kardaşyan önemli işler yapıyor” yahut “Cinsiyetçilik içeren bu üslûp haberciliğe yakışmaz” deyip “Dansözlerden böyle bir üslupla bahsedilmesi yakışık alır mı?” dedikleri takdirde iş değişiyor…

        Bir dansözden böyle ifadelerle bahsetmek tabii ki yakışıksız bir iş, hattâ terbiyesizliktir ama milyonlarca hayranı olan hatunun biri tâââ Amerikalar’dan ağzını açıp Türkiye’yi taraf olmadığı bir cepheye hem silâh hem de savaşçı göndermekle suçladığı takdirde iftiranın sahibine şöhretini borçlu olduğu yerini de hatırlatarak cevap vermek, en başta basının vazifesi olur!

        Bilmem hatırlayan kaldı mı? 1960’larda Kıbrıs yüzünden Yunanistan ile karşı karşıya gelip de Trakya’ya birlik sevkettiğimiz günlerde sınırımıza doğru ilerleyen Yunan tanklarına bizim bazı hanım oyuncuların fotoğraflarını koyup altlarına “Bekle, geliyoruz!” yazmışlardı.. Bizim tanklarımızda da Yunanistan’ın o senelerdeki meşhur oyuncusu Aliki Vuyuklaki’nin fotoğrafı ve aynı şekilde “Biraz sonra Atina’dayız Aliki, sabret!” ibârelerinin bulunduğu söylenirdi.

        Savaşın hem tehdidi hem de kendisi bütün bu yolları mübah kılar!

        MEĞER BİZ NE ASİLMİŞİZ!

        Nezaket ve asalet meraklısı beyefendiler ve hanımefendiler! Sınırımızın iki adım ötesinde kanlı bir savaş var! Bizimle aynı soydan olan bir millet işgal altındaki topraklarını kurtarma mücadelesi verirken kürre-i muazzaması ile meşhur hatunun biri aleyhimizde demediğini bırakmıyor. Bütün dünya ve özellikle de bizi ellerine geçirdikleri takdirde bir kaşık suda boğmaya heveslenen bazı Arap memleketlerinin basını bir tarafına sayesinde tanıdıkları Kardaşyan’ın sözlerini günlerdir allayıp pulluyor, gazetelerinde ve TV’lerinde ardarda yayınlayıp duruyorlar ve biz burada işinin gereğini yapanlara “avamlıktan”, “ayıp”tan bahsediyoruz!

        Ayıp olan Ece Üner’in sözleri değil, Ece Üner’e karşı çıkmaktır!

        Meğerse şuur sahibi zannettiğimiz gazeteciler çıtkırıldım aristokrasiye merak salmışlar; etrafımız dizi baroneslerine refakat eden köşe kontlarıyla, Ombusmanland dükleriyle, vesaire ile çevrilmiş de farketmemişiz!

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar