Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Almanya’da İçişleri, Adalet ve Aile Bakanlıkları aşırı sağ ve nefret suçları ile mücadelenin arttırılması için bir tedbirler paketi hazırladı ve paket Bakanlar Kurulu’nda kabul edildi.

        Önlemler paketi internet üzerinden işlenen nefret suçlarını da içerisine alıyor ve internet sağlayıcılarının bu şekildeki söylemler ile ölüm tehditlerini kurulacak yeni merkeze bildirmelerini zorunlu kılıyor.

        Bakanlıklar bu konu üzerinde çalışırlarken, Dresden’in Şehir Konseyi de önceki gün aşırı sağcıların, ırkçıların ve Naziler’in güçlerini arttırdıklarına dikkat çekerek yeni hukukî düzenlemeler yapmaya karar verdi.

        Böyle bir hukukî hazırlığa bizde de başlanmasının zamanı çoktan gelmiştir!

        Türkiye’de gerçi Orta Avrupa’da, özellikle de Almanya’daki gibi vurup kırmaya ve yabancıları katletmeye meraklı bir aşırı sağ çok şükür ki mevcut değil; “Bunlar başka ırktan” deyip insanlara saldırılmıyor, binalar kundaklanmıyor, geçmişte yaşanmış utanç veren bir-iki hadise dışında fizikî şiddete pek rastlanmıyor.

        Ama çok daha beteri oluyor: Kafalar saldırıya uğruyor, beyinler zehirleniyor, idrakler berhavâ ediliyor ve bu iş nesilleri ardarda mahvediyor.

        Etnik ve dinî kimliklerin hakaret vasıtası olarak kullanılmasını, o kimliklere mensup olanların aşağılanmasını, olmayanların bile hakaret maksadıyla böyle gruplardan birine mensupmuş gibi gösterilmelerini kastediyorum…

        İnsanlara yafta yapıştırılmasına vasıta olarak şimdi sosyal medyadan istifade ediliyor ve bu iş almış başını gitmiş vaziyette! Zır cahil ama ahkâm kesip hayran toplamaya, pâye kapmaya ve arada parayı da götürmeye hevesli bir güruh ortaya dökülüp yazıyor da yazıyor, akıllarına gelen kim varsa hepsini Yahudi, Rum, Ermeni, vesaire yapıyor! Derken iş daha da edepsiz hâle geliyor ve “Ermeni” yahut “Rum” sözleri artık hakaret vasıtası olarak kullanılıyor.

        Bu şekilde hakaret ishaline tutulanların yazdıklarına ve söylediklerine bakarsanız, Türkiye’nin kurucu babalarının neredeyse tamamı ve iyi işler yapmış olan işadamı, sanatçı, siyasetçi, asker yahut âlim, şöhret sahibi kim varsa hepsi Selânik dönmesidir; şayet dönme değil ise mutlaka bir “gâvur” tarafı vardır! Bu hesapla 80 milyonluk Türkiye’nin 125 milyonu Sabetayist, yani Selânik dönmesi; 240 milyonu safkan Yahudi, dört milyarı Ermeni ve Rum, bir o kadarı hem siyonist hem de masondur ve nüfusun geri kalanını zavallı Türkler teşkil ederler!

        KARABEKİR PAŞA YAHUDİ İMİŞ!

        Yaftalama meraklısı çatlaklardan birinin hedefinde şimdi Kâzm Karabekir Paşa var… Herif, İstiklâl Harbi’nin en önemli kumandanlarından olan Kâzım Karabekir’in “Selânik dönmesi” yani aslen Yahudi olduğunu iddia ediyor ve ondan daha da çatlak bir hayran güruhu bu yâveye alkış tutuyor!

        “Memleket için iyi işler yapmış bir kişi Yahudi, Ermeni, dönme, vesaire olsa bile ne olur? Kaldı ki bu kişilerin hiçbirinin yamamaya çalışılan o etnik kimliklerle alâkaları yok” diyeceğim ama maksat, dediğim gibi başka! Mesele kişilerin etnik kökenleri değil, gayrımüslimlik iddiasının küfür niyetine kullanılması…

        Hani, Naziler’in 1935’te Alman vatandaşlarının Yahudi yahut melez olanlarını belirleyip safkan Almanların haricinde kalanları ortadan kaldırmak için çıkarttıkları meşhur “Nürnberg Kanunları” vardı ya…

        Bizdeki acemi Nürnberg heveslileri işte bunu yapıyorlar ve hakaret maksatlı soy-sop araştırmalarının kaynağı da, gazetelerde çıkan vefat ilânları!

        Aileler arasındaki bağlantıları güya bu ilânlar vasıtası ile kurup kim kimin akrabasıdır buluyor ve hedefe koydukları kişinin dönmeliğini yahut başka tür gâvurluğunu ispat edebilmenin ilhamını ilânlarda arıyorlar. Üstelik “Ahmet’in ablasının görümcesinin dayısının damadının dadısının eltisinin kuzeninin kayınpederinin bakıcısı bundan 35 sene önce bir Selânik dönmesi ile aynı otobüse binmiş, dolayısı ile Ahmet de dönmedir!” gibisinden gayet âlimâne bir metodla!

        Türkiye gibi çokuluslu imparatorluk bakiyesi bir devlette olmaması gereken bu iş artık gayet ciddî boyutlardadır, bir değil birkaç neslin beyni yıkanmıştır, önemli ailelere ve geçmişte hayırlı işler yapmış olanlara potansiyel tehlike gözüyle bakılmaktadır! Özellikle de ideolojilerin etkisi ile yurtiçinde bile etrafımızı bir tehdit çenberinin çevirdiğine inanılmakta; memleket zayıf, zavallı ve püf deseler yıkılacak derecede halsiz zannedilmektedir.

        Endişem, apaçık bir “nefret suçu” olan bu tehlikenin önünün şimdiden alınmaması hâlinde Türkiye’de mevcut bütün etnik kimliklerin yakın bir gelecekte hedef hâline getirilmesidir!

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar