Bir teneke boya sayesinde ismini tabelâlara nakşedebilme saçmalığı
Resmî Gazete’de dün Millî Eğitim Bakanlığı’nın bir yönetmeliği yayınlandı, özel okullarda okulun resmî adının dışında başka bir isim kullanılamayacağı karara bağlandı ve okulların tanıtımında uyulacak yeni usuller belirlendi.
Bu karar, bazı okulların adının eğitim kurumundan ziyade şirket ve holding ismini çağırıştırmasına herhalde bir son verecektir…
Ama, okul isimleri konusunda halledilmesi gereken önemli bir mesele daha var: Uzun senelerdir kullanılan ve yerleşmiş olan isimlerin birkaç teneke boya ve bir koli kiremit değiştirilmesine de artık son verilmesi…
İsim değişikliği ufak bir ilâve bina inşası, çatının tamiri, hattâ boya ve badana sayesinde oluyor. Parası olan ama servetinin yanısıra isminin de bilinmesini isteyen işadamı Millî Eğitim Bakanlığı’na ait okullardan tamire muhtaç olanını gözüne kestiriyor; bina dışarıdan harap mı görünüyor, birkaç teneke boya gönderip görüntüyü düzeltiyor yahut çatıyı elden geçirtiyor, bazen de laboratuvar yahut salon gibi ufak bir ilâve inşa ettiriyor ve ismi bu sayede eğitim tarihimizin büyük hayırseverleri arasına giriyor: Derken okulun asıl adının yanına zenginin ismi de ilâve ediliyor, tabelâlar da buna göre değişiyor yılların mektebi suratını gerdirmiş geçkince hatun misali “Sülüklü Mahalle Abüziddin Feşmekânoğlu İlköğretim Okulu” yahut “Dikbayır Sarıçizmeli Mehmed Ağa Lisesi” oluveriyor!
Bu uygulama sınıfından laboratuvarına, konser salonundan kantinine, kafeteryasına ve spor mekânına kadar herşeyi ile sıfırdan yepyeni bir okulu inşa edip maarife bağışlayan hayırseverlere haksızlıktır, hattâ hakaret gibidir. Eğitime katkı için dünya kadar masraf edip okul inşa ettirenin hayratına o hayır sahibinin isminin verilmesi tabii ki şarttır ama birkaç teneke boya veya elli-altmış adet kiremit lûtfedenin adının da aynı şekilde tabelâlarda yeralması sadece insafsızlıktır!
Böyle tamir, badana, boya vesaire yapanların isimleri medenî memleketlerde bir plâkete nakşedilir ve plâket masraf ettiği binanın görünen bir yerine asılır, o kadar. Kimsenin hatırına binaya boyatanın ismini o binaya vermek gelmez!
Millî Eğitim Bakanlığı, günün birinde bu tuhaflığa herhalde bir son verecektir.
BOŞ YERE NEDEN TARTIŞTIK?
Geçen sene aylar boyunca yoğun, sert ve herkesin birbirini suçladığı bir tartışma yaşadık: Müftülere nikâh kıyma yetkisi verilmesini…
Bir kesim “Böyle bir yetki Cumhuriyet’in değerlerine terstir” diye tutturdu, karşı taraf “İtikat sahiplerinin inancına saygı gösterilmesi için bu uygulama şarttır” dedi, “lâikliğin elden gitmesi” yahut “şeriatın gelmesi” gibisinden sözler ve iddialar havada uçuştu, derken müftülere sözkonusu yetki verildi…
Netice ne mi oldu? Hiçbirşey!
Aylarca devam eden tartışma yetkinin verilmesi üzerine birkaç gün içerisinde son buldu ve bu önemli gelişme gazetelerde “Falanca çiftin nikâhını müftü kıydı” gibisinden magazin haberi haline geldi!
Artık isteyen çift nikâhını belediyenin nikâh memuruna, isteyen de müftüye kıydırıyor ve kimse kalkıp “Lâiklik elden gidiyor” diye bağırıp çağırmıyor. Hattâ arada bazı şaşırtıcı işler de oluyor, meselâ nikâhını müftüye kıydıracağı tahmin edilenler belediye memurunun, belediye nikâhını tercih etmeleri beklenenler de müftünün karşısına geçiyorlar.
Müftülere nikâh yetkisi verilmesi konusunda geçen sene yaşadığımız tartışmaların ardından meselenin bir anda unutup gitmesi, kamplaşmış toplumun kavga çıkartmak maksadıyla gereksiz meseleleri nasıl bahane ettiğinin tam bir örneğidir.