Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        1925 yılındaki Şeyh Said Ayaklanması'nın hazırlayıcılarından olan "Kürdistan İstiklâl ve İstihlâs Komitesi" adındaki örgüt, bundan 80 küsur sene önce yayınladığı bir bildiri ile genç Cumhuriyet'ten Kürt hakları konusunda bazı taleplerde bulunmuştu. Komite'nin şimdiye kadar karanlıkta kalmış olan taleplerini, bugün bu sayfada aynen yayınlıyorum. Bu taleplerle Kürt Açılımı'nın ilerki aşamalarında ortaya çıkacak olan istekler arasında ne gibi benzerlikler yahut farklar olacağını, yakında hep beraber göreceğiz

        TÜRKİYE günlerden buyana Kürt Açılımı'nı konuşuyor, tartışıyor, hattâ "Türkler'in Kürtler'den boşanmaya hakları olup olmadığı" konusu bile tarihte ilk defa gündeme geliyor. Ama, bu "açılım" kavramının içerisinde nelerin bulunduğu, taleplerin ve verilecek hakların sınırlarının nerelere uzandığı konusunda hâlâ bir işaret yok. Sadece bazı kırmızı çizgilerin varlığından bahsediliyor fakat çizgilerin hududu bile meçhul. İşin örneğine şimdiye kadar rastlanmamış bir diğer tarafı da, Türkiye tarihinin "en imtiyazlı" mahkûmundan gelecek olan "yol haritası"nın da açılımda önemli bir rol oynayacağına inanılması... Bu "açılım" tartışması ve daha uzun zaman netleşecek gibi görünmeyen talepler, bana bundan 80 küsur sene önce yapılmış benzer talepleri hatırlattı: İsmi "Kürdistan İstiklâl ve İstihlâs Komitesi", yani "Kürdistan Bağımsızlık ve Kurtuluş Komitesi" olan ve Türkiye'nin içinde ve dışında faaiyet gösteren Kürt örgütlerin meydana getirdikleri hareketin, genç Cumhuriyet'ten maddeler halinde istediklerini... Önce, bu komite hakkında bilinenlerden, daha doğrusu "bilinmeyenlerden" sözedeyim: Kürt tarihi üzerinde çalışanların bile, "Kürdistan İstiklâl ve İstihlâs Komitesi"nin ne zaman, nerede ve kimler tarafından kurulduğu konusunda tam bir bilgileri yoktur. Hattâ, Komite'nin kuruluş tarihi ve yeri konusu bile karanlıktadır; 1919 ile 1922 yılları arasında ortaya çıktığı söylenir ve kuruluş yeri olarak, Doğu Anadolu'daki değişik vilâyetlerin isimleri verilir. Kesin olmamakla beraber, kurucu olarak telâffuz edilen kişi, Muş ve Hınıs taraflarında yaşayan Cibran Aşireti'nin lideri Albay Cibranlı Halit Bey'dir ve bilinmezliğe gösterilen gerekçe, Komite'nin son derece gizli bir şekilde ve hücreler biçiminde örgütlenmiş olmasıdır.

        "ÂZÂDÎ" ADINI ALDI

        Temeldeki bu bilinmezlerden sonra, Komite'nin sistemi ve faaliyetleri konusunda elimizde bulunan bazı bilgi kırıntılarını da aktarayım: "Kürdistan İstiklâl ve İstihlâs Komitesi" konusunda yapılan araştırmalarda, Komite'den genellikle diğer ismi olan ve "özgürlük" mânâsına gelen "Âzâdî" adıyla bahsedilir. Kurucular, adından Mütareke döneminde sözettiren, yani Türkiye'nin Birinci Dünya Savaşı'ndan yenik çıkmasından sonra imzaladığı Mondoros Mütarekesi ile Sevr sürecindeki günlerde faaliyette bulunan Kürdistan Teâlî Cemiyeti'nin de üyesi olmuşlardı. Cemiyet, Sevr görüşmeleri sırasında Müttefikler ile Anadolu'nun doğusunda ve güneydoğusunda bağımsız bir Kürdistan kurulmasının sağlanması için görüşmeler yapmış, Sevr'de bulunan ve aynı bölgelerde kendileri için bir devlet kurmak isteyen Ermeni tarafı ile de "sınırlar konusunda bir anlaşmazlık çıkmaması" maksadıyla temaslarda bulunmuşlardı. Ancak, Sevr'in bir Kürt Devleti'ne izin vermemesi ve Millî Mücadele sayesinde de yırtılıp atılması üzerine, Kürdistan Teâlî Cemiyeti'nin bütün hayalleri boşa çıkacak ve siyasî alanda artık bir gücü ve rolü kalmayacaktı. "Kürdistan İstiklâl ve İstihlâs Komitesi"nin ismi, işte bu tarihten sonra duyuldu. Ne olduğu ve ne şekilde faaliyet gösterdiği hakkında bugün elimizde bulunan bilgiler de, Güneydoğu Anadolu'da 1925 ilkbaharında patlayan Şeyh Said ayaklanması sonrasında Diyarbakır'da kurulan İstiklâl Mahkemesi'nde yapılan sorgular sırasında elde edildi. Komite, tutukluların ifadelerine göre bağımsızlık hayallerinin Sevr sonrasında yıkılması üzerine faaliyete geçmiş ve hem Türkiye'de, hem de Avrupa'da bulunan diğer Kürt teşkilâtlarını da bünyesine almıştı. Kürt gruplar arasında "Âzâdî" adıyla biliniyordu, Şeyh Said'in giriştiği ayaklanmanın stratejisi de "Âzâdî" tarafından hazırlanmış ve ayaklanmanın bastırılmasından sonra Diyarbakır'da yapılan duruşmalarda, lider kadrosunun önemli bir bölümü idama mahkûm edilmişti.

        HİÇ YAYINLANMAYAN LİSTE

        "Kürdistan İstiklâl ve İstihlâs Komitesi" hakkında bilinenler, şimdilik sadece bunlardan ibaret ama, Komite tarafından hazırlanan ve Kürt taleplerinin maddeler halinde sıralandığı bir bildirinin o günlerde Kürt bölgelerinde dağıtılmış olan orijinal bir baskısı, bugün elimizde bulunuyor. Komitenin "Merkez-i Umûmîsi"nin, yani Genel Merkezi'nin hazırladığı bildiride maddeler halinde sıralanan ve şimdiye kadar karanlıkta kalmış olan Kürt taleplerini, bugün bu sayfada aynen yayınlıyorum. Bu taleplerle Kürt Açılımı'nın ilerki aşamalarında ortaya çıkacak olan talepler arasında ne gibi benzerlikler yahut farklar olacağını, hep beraber göreceğiz.

        Şeyh Said'in son sözleri: 'Fena yaptık, bundan sonra iyi olur inşaallah'

        1925'teki ayaklanmanın lideri olan Şeyh Said'in Diyarbakır'da 1925'in 26 Mayıs günü bir sinema salonunda başlayan mahkemesi bir ay devam etti ve karar 28 Haziran'da açıklandı. Şeyh Said ve 46 adamı, idama mahkûm olmuştu. Şeyh Said ilk ifadesinde "...Bu işlerde ne öndeyim, ne de arkadayım. Belki ortada bulunmuştum. Bizzat kumanda etmedim. Harbi ne uzaktan, ne yakından görmedim" dedi. Sonra, harekete hâkim olamadığını iddia etti ve "Aşiretler kendi akıllarıyla hareket ediyordu, kimse kimsenin sözüyle hareket etmiyordu" diye yakındı. Savcının "Neden isyan ettiniz?" diye sorunca, cevabı "şeriat için" oldu. Sonra "Amacımız din hükümlerinin uygulanmasını rica yoluyla hükümete arzetmekti. Böyle zannediyorduk, inşaallah kabul buyurulur" dedi. Ama, duruşmalar sırasında daha önce dinsizlikle suçlayıp isyan ettiği Cumhuriyet'in "Müslüman olduğunu" söyledi. "28 Haziran'da verilen idam kararları, ertesi gün sabaha karşı infaz edildi. Şeyh Said hücresinden alınıp sehpaya götürüldüğü sırada, idam kararını veren hâkimlerden Ali Saib Bey'e (Ursa-vaş) döndü ve 'Saip Bey' dedi, 'Hani ya doğruyu söylersem kurtaracaktın?' Hâkimin cevabı 'Ne yapalım Said Efendi' oldu. 'Seninle Hınıs'ta kuzu yiyemedik'. Şeyh idama mahkûm olmazsa, herkese kuzu ziyafeti vermeyi vaadetmişti. Bundan sonra, aralarında şöyle bir konuşma geçti: - Şeyh efendi, bundan daha hafif ceza olur mu? - Bundan daha ağırını söyle bakalım Saib Bey! Artık kuzu filân kalmadı. Ne olurdu Edirne'de yüz bir sene verseydiniz? Şeyh Said 'Boynuzsuz keçinin âhını boynuzludan alırlar' dedi, sehpaya çıktı ve son sözü 'Fena yaptık, bundan sonra iyi olur inşaallah' oldu" (İttihad ve Terakki'nin liderlerinden Bahriye Nazırı Cemal Paşa'nın küçük oğlu Behçet Cemal'in 1955'te yayınladığı "Şeyh Said İsyanı" isimli kitaptan).

        İçişlerinde bağımsızlık istemişlerdi

        "KÜRDİSTAN İstiklâl ve İstihlâs Komitesi Merkez-i Umûmîsi" yani "Kürdistan Bağımsızlık ve Kurtuluş Komitesi Genel Merkezi" tarafından yayınlanmış olan ve Kürt taleplerinin maddeler altında sıralandığı bildiride tarih bulunmuyor. Ancak, metinde geçen "Şehîd-i mübeccel Şeyh Said Efendi Hazretleri'nin 'kaddesallahu sırruh' kıyâmı..." şeklindeki ifade, belgenin Şeyh Said'in idam edildiği 1925'ten sonra kaleme alınmış olduğunu gösteriyor. Bildirinin eski harflerle yazılmış olması da bir ihtimal olarak dikkate alındığı takdirde, yeni Türk harflerinin kabul edildiği 1928'den önce hazırlandığını düşündürüyor. Besmele ile başlayan bildirinin asıl metni "Ey şecî (kahraman) Kürt milleti" hitabıyla başlıyor ve taleplerin sıralandığı maddelerden önce, Türkler hakkında ağır ifadelerin kullanıldığı uzunca bir bölüm geliyor. Bildiride, ayaklanmanın hem Kürtler, hem de İslâmiyet için de olduğu iddia ediliyor. Talepler, bildirinin sonunda yeralıyor ve "Kürt İttihad ve İstihlâs Komitesi, aşağıdaki kararları ilân eder" başlığı altında, maddeler altında sıralanıyor.

        DÖRT ANA MADDE

        Komite'in taleplerini, günümüzün Türkçesi'ne naklederek aynen veriyorum: "1. Kürdistan Komitesi, hiçbir devletin âleti değildir. Gayesi, meşru olan ulusal haklarını elde etmektir. O da: a. Millî sınırlarının ayrılıp belir-lenmesiye hizmetlerde ve içişlerinde bağımsız bir merkeze ve bağımsız bir yönetime sahip olması, b. Ulusal sınırları içerisinde Kürtçe'nin resmî dil olarak kabulü, c. Kendi memurlarının kendilerinden olması, d. Jandarma teşkilâtının Kürtler'e ait olması, e. Kürt erlerle subayların müşterek orduda (Türkler ile Kürtler'den meydana gelecek orduda) özel kıt'alar oluşturulmasıyla Kürt dilinde talim ve terbiyeye tabi tutulmaları talep edilmektedir. 2. Ulusal gayenin elde edilmesine kadar savaşa devam edilecektir. Dış ve iç zararlarla akan kardeş kanlarının maddî ve manevî sorumluluğu, Ankara Hükümeti'ne aittir. 3. Komite, davayı barış yoluyla halle ve arzu olunacak yerlerdeki şubelerini görüşmelere memur etmeye hazırdır. 4. Akıtılacak kan oranında Kürtler'in ileri sürecekleri şartlar ağırlaşacaktır. Kürdistan Bağımsızlık ve Kurtuluş Komitesi Genel Merkezi"

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar