Yeraltı İstanbul'u
BBC televizyonunda bugünlerde “Türkiye’nin Gizli Yeraltı Şehri” isimli önemli bir belgesel gösterilecek...
Belgeselin konusu Hristiyanlığın ilk asırlarından kalan ve TOKİ’nin 2013’te Nev- şehir’de başlattığı inşaatlar sırasında ortaya çıkan 450 dönümlük yeraltı şehri...
Daha önce değişik memleketlerde böyle mekânları gördüğüm için söyleyebilirim: Yerleşim merkezlerini güvenlik sebebiyle yeraltında kurmuş olan eski uygarlıklara ait bu gibi mekânlar heyecan vericidir. Yerin altına girdiğinizde kendinizi başka bir dünyada hissedersiniz; gerçek hayatla bağlantınız kesilir ve şayet klostrofobiniz, yani kapalı yerlerde kalma korkunuz yoksa değişik bir âleme gitmiş gibi olursunuz...
Ardarda medeniyetlerin kurulmuş olduğu Türkiye’de eski devirlerden kalan böyle daha başka yeraltı yerleşimleri de vardır. Bunların bazıları zaten bilinmektedir ve turizm merkezi yapılmıştır, bazıları Nevşehir örneğindeki gibi henüz yeni farkedilmiştir ama keşfedilmeyi bekleyen daha birçok yer mevcuttur.
BU ŞEHRİ BİLİR MİSİNİZ?
İstanbul’un da altında bilinmeyen, bambaşka ve henüz tam olarak ortaya çıkartılmamış böyle dünya kadar mekânın bulunduğunu bilir misiniz?
Tarihi binlerce sene öncesine giden şehrin altı köstebek yuvasını andıran dehlizlerle doludur ve dehlizleri dolaşmış olan eskilerin “İstanbul’un bir ucundan girdin mi saatlerce yürür ve diğer ucundan çıkarsın” demeleri boşuna değildir.
Sözünü ettiğim dehlizlerin bazılarına seneler önce arkadaşlarımla inip gidebildiğimiz yere kadar gitmeyi âdet edinmiştik. Girişler tahmin edilmeyecek yerlerde idi, bazılarına boş bir alanın ortasındaki yıkıntıların arasından, bazılarına da evlerin bodrumlarındaki taş veya ahşap kapaklardan girer ve ellerimizde o zamanın güçsüz fenerleri ile önümüze daha geç asırlarda yapılmış bir duvar yahut bina temeli çıkana kadar yürü Allah yürürdük.
İstanbul’daki dehlizler, birbirine bağlanan yeraltı yolları ve geniş birer salonu andıran boş alanlar hakkında buraları görmüş olanlar çok şeyler söyledi. Yeraltı yolları kimine göre dinî, kimine göre de askerî maksatlarla inşa edilmişlerdi, güvenlik sebebi ile yapılmış da olabilirlerdi, hattâ hayali daha geniş olanlara göre buralar zamanın dışında kalmayı tercih eden medeniyetlere aitti!
Benim kanaatim, şimdi dehliz dediğimiz yolların çoğunun su yolu ve tarım alanlarının sulanması için kurulan altyapılar olduğudur.
ZAMANI ÇOKTAAAN GELDİ...
Yeraltı İstanbul’u hakkında bugüne kadar ciddî bir araştırma maalesef yapılmamıştır ve bu araştırma yokluğunun önde gelen sebebi, merak noksanıdır! Dehlizlerden bazılarının geçmişte askerî bölgelerde yeralmaları ve bazı girişlerin de özel mülklerde bulunması araştırmayı zorlaştıran sebeplerdir ama en önemli sebep, söylediğim gibi merak noksanıdır ve yaşadığımız şehrin altında daha başka nelerin olduğuna kimseler bakmamıştır!
Bu şekilde “simetrik” olan, yani hem üstünde hem de altında yaşanan tarihî şehirlerden biri Paris’tir; yeraltı Paris’i bir turist mekânıdır, adamlar dehlizlerin dibindeki mezarları bile gezdirip şehirlerinin reklâmını yaparlar, geniş alanlar ise şimdi klüp, sanat merkezi yahut başka eğlencelerin mekânıdır...
Yeraltı İstanbul’unun şimdiye kadar ortaya çıkartılmaması aslında bir yerde iyi de oldu, zira definecilik merakımızla mekânların maazallah mahvolmaları ihtimali de vardı!
Ama hem teknoloji, hem de güvenlik kavramı artık değişmiştir ve İstanbul’un sadece Topkapı Sarayı’ndan, Ayasofya’dan yahut Yerebatan Sarayı’ndan ibaret olmadı- ğının turistler değil, öncelikle şehrin sâkinleri tarafından öğrenilmesinin zamanı çoktan gelmiştir.