Gül'ün tavrı...
SALONDA çok sayıda üniversitenin rektörü ve öğretim üyesi vardı.
Kimi ODTÜ'yü protesto edenlerden, kimi ise onlara karşı protestoda bulunanlardan...
Aslında tam da yeriydi.
Ancak Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Basın Başdanışmanı Ahmet Sever aracılığıyla tavrını önceden duyurdu:
"Baştan belirteyim, Sayın Cumhurbaşkanı sorulara cevap vermeyecek..."
Nitekim de öyle oldu, tüm uğraşımıza rağmen Gül tavrından esneme yapmadı.
Nedeni de belliydi; gelecek soruları önceden tahmin etmek zor değildi.
Lokal olayken, ülkenin bir numaralı meselesi haline getirilen ODTÜ'deki olaylar ve buna bağlı Cumhurbaşkanı'nın doğrudan belirlediği rektörlerin kınama açıklamaları...
'DIŞINDA TUTALIM...'
Milletvekilliği, başbakanlığı, bakanlığı ve cumhurbaşkanlığı süreçlerini yakından takip etmiş biri olarak Gül'ün bu tavrına geçmişte bazı olaylarda da tanıklık ettim.
Eğer tasvip etmediği, yapılan açıklamalara katılmadığı, polemik meselesi haline gelmesini de istemediği bir konu varsa aynı tavrı sergiliyor; basın üzerinden konuşmuyor.
Yeni bir çatışma alanı yaratmak istemiyor.
Ancak genel duruşunu da bir başka vesileyle ortaya koyuyor.
Burada da benzer bir durum oldu.
TÜBİTAK ödüllerini verirken yaptığı konuşmada da tavrını net sergiledi:
"Bilim yuvalarımızı, bilim insanlarımızı kısır tartışmaların dışında tutmalıyız. Onların da gayret sarf ederek kendilerini bu tartışmaların dışında tutmaları gerekir..."
Sade, anlaşılır, her kesim tarafından kabul edilir bir duruş.
Gül'ün asıl bundan sonraki cümleleri bence çok daha önemliydi.
'BEYİN Mİ, ADALE Mİ?'
Üniversite yöneticilerinin tek kalemden çıkmış bildiriye imza atma kolaycılığına kaçmaları yerine, Gül'ün altını çizdiği şu konu üzerinde kafa yormaları gerekir:
"Adale gücünü takdir ediyoruz ama beyin gücünü pek takdir etmiyoruz... "
Bu sözü söylemesinin nedeni de yurtdışından gelecek bilim insanlarına üniversite kapılarının açılması konusundaki direnç.
Konuşmasında bunun altını çizerken güzel bir örnek verdi:
"Halbuki spor kulüplerimiz çok değerli sporcuları Türkiye'ye getiriyorlar, onları seyrediyoruz. Kulüplerimizin formaları altında çok güzel vakit geçirtiyorlar bize; güzel sportif faaliyetleri oluyor. Ama biliyorum ki bilim alanında yabancı değerli bilim insanlarını veya yabancı çok değerli üstün beyinleri Türkiye'ye getirmekte engellerimiz var... "
Ödül töreni sonrası verilen kokteyl sırasında sohbet ederken de konuyu bir daha gündeme getirdi.
Yanında bulunan Sanayi Bakanı Nihat Ergün'ün verdiği şu örnek ise tam yerindeydi:
"Alex gol atınca o gol kendi hanesine mi yazıldı, yoksa Fenerbahçe'ye mi? Bilim insanlarının gelip katkıda bulunması o üniversitenin kazancı olur... "
Gül'ün de altını çizdiği gibi yurtdışında bulunan Türklere "Haydi gelin" kolaycılığına kaçmamak da gerekiyor.
Önce altyapının, ortamın iyileştirilmesi gerekiyor.
Yoksa yayınladığı akademik makalelerle, araştırmalarıyla, derslik ve laboratuvar kalitesiyle ikinci ligde oynayan takımlara da birinci ligden transfer kolay olmuyor.
- Orta Doğu'nun sinir uçları…1 gün önce
- Trajik zihin…3 gün önce
- Dünyanın konsültasyon raporu...5 gün önce
- Fetvasını arayan İran…1 hafta önce
- Gençleşemiyoruz...1 hafta önce
- Mr. Fico…2 hafta önce
- Elektrikli otomobil savaşı...2 hafta önce
- Anneler günü…2 hafta önce
- Güç savurması…3 hafta önce
- Nüfus kalmayınca3 hafta önce