Akdeniz'e batıdan bakınca
BİR öncekinin çabuk tükenip yenisinin diğerini bastırma gücünden kaynaklansa gerek...
Yeni gündemi yaşarken, eskisinin ne olduğunu çabuk unutuyoruz.
Veya hiperaktif çocuk davranışı içinde odaklanma sıkıntısı yaşıyoruz.
Belki bundandır Suriye meselesine, PKK'nın saldırılarına, İran ajanlarının Türkiye'de fink atmasına veya diğer meselelere tek tek bakmayı yeğler olduk.
Oysa Doğu Akdeniz'e bir bütün halinde bakınca bölgede suların neden bu kadar ısıtıldığı, Türkiye'nin bu sıcak suya neden batırılmak istendiği daha iyi anlaşılıyor.
GAZ SIKIŞMASI
Sorunun temelinde, yapılan sondajlarla varlığına ilişkin veriler elde edilen 3.5 trilyon metreküp keşfedilmemiş çıkarılabilir durumda doğalgaz ile 1.7 milyar varil petrol yatıyor.
İsrail, bir süre önce Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile Münhasır Ekonomik Bölge Anlaşması (MEB) imzalayıp kendi tarafında petrolü çıkarmayı başardı.
Yeni kuyuları açmak için de çabasını sürdürüyor.
Bir süredir Kıbrıs'ta İsrail'e askeri uçuş eğitim üssü de veren Güney Kıbrıs Rum Yönetimi de boş durmadı, Akdeniz'in kendi tarafında yoğun arama faaliyetlerini başlattı.
Hatta Mısır ve Lübnan'la da MEB imzalayıp alanını genişletme yoluna gitti.
Türkiye'nin sert çıkışı sonucu GKRY bir nebze geri adım atıyor gibi görünse de yoğun faaliyetlerini ABD'li firmaların da arasında bulunduğu dünya devi petrol şirketleriyle sürdürüyor.
GKRY bunu da BM'nin Deniz Hukuku Sözleşmesi'nin tanıdığı, karasuları bulunan iki ülkenin aralarında denizi diledikleri gibi kullanabileceklerine ilişkin hakka dayandırdı.
Bu çerçevede GKRY 13 arama sahası ruhsatı aldı; Shell, Mobil, BP, Lukoil'in de arasında bulunduğu dünya devi şirketlere milyonlarca dolarlık şartname sattı.
ŞAM'DAKİ OLUŞUM
Akdeniz'de bir komşusuyla dahi MEB anlaşması olmayan Türkiye ise bir süre Kıbrıs açıklarında dolaştırdığı yılların Koca Piri Reis gemisinin motorunu yeniledi, sondaj araştırmalarını da askıya çıkardı.
Bu arada Doğu Akdeniz'deki "Arap Baharı" rüzgârı, kozalak yangınını Şam'a fırlattı.
Bundan böyle petrol ve doğalgazın yoğun olduğu belirtilen İsrail, Lübnan ile aynı açıklara sahip Suriye'de şekillenecek yeni yönetim, o bölgedeki denizaltı kaynaklarının nasıl paylaşılacağında söz sahibi olacak.
Yapacağı MEB anlaşmalarıyla bunu kiminle paylaşacağına karar verecek.
Eğer Şam'da, Ankara'nın istemediği bir yönetim devam ederse, İskenderun, Mersin ve Antalya'nın balıkçı barınağı haline dönüşmesi, Ceyhan'dan da başkalarının izni olmadan bir tek tankerin çıkamaması anlamına gelecek.
Diğer ülkelerden çok daha fazla uzunlukta kıyısı bulunmasına rağmen, Akdeniz'de kendi karasularına sıkışıp kalmış ülke olacak.
Meseleye bu açıdan bakıldığında, Rusya'nın Şam ilgisi ve GKRY'ye yaptığı ekonomik destek, ABD ve Avrupa ülkelerinin de bölgedeki yeni oyun planları daha berrak görülüyor.
O nedenle kimse kalkıp Arap Baharı'nın halkların özgürlüğü için olduğunu savunmasın.
Çünkü mesele petrolün, doğalgazın, Doğu Akdeniz'de kimin elinde özgürleşeceğinden öte bir durum değil...