Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Keşfet

İBN-İ Haldun’a mal edilen ancak ilk kez Ahmet Hamdi Tanpınar’ın kitabında yer bulan söz, Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) Zirvesi’ndeki Türkiye’yi en iyi en iyi tanımlayan olsa gerek:

“Coğrafya kaderdir…”

Jeopolitik ve jeostratejik konumunuz bazen siz istemesiniz de zorunluluklara veya ötekileşen zeminlere iter.

Birliklerin önemini kaybettiği, kutuplu dünya düzeninin etkisini yitirdiği yeni dünya düzeninde, birbiri ile uzlaşması imkansız ülkelerin işbirliğinin anlamı da olmaz.

Bu ister Avrupa Birliği, ister Şanghay İşbirliği Örgütü, dilerseniz de Arap Birliği olsun.

Sonuçta devletin çıkarları vardır, ikili ve toplu işbirliğinde de her ülke kendi çıkarının getirdiği zorunluluk kapsamında kalır.

Marcus Antonius gibi, Kleopatra’nın kaşına gözüne hayran kalıp Bergama kütüphanesindeki kitapların hepsini bahşetmez.

Türkiye açısından AB ve Şanghay’ın durumu da bundan farklı değil.

HANGİSİNE DAHA YAKIN?

Ancak hangisinde uzlaşmazlıkları daha fazla derseniz, işte orada durum farklılaşır.

Baktım bazı kişiler ŞİÖ’de Türkiye’nin çok daha etkin bir yer edineceğinden söz ediyor.

Bunun ne denli doğru yorum olduğunu anlamak için önce Türkiye’nin Diyalog grubunda yer aldığı ŞİÖ üyelerine bakalım:

Çin, Hindistan, İran, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Pakistan, Rusya, Tacikistan…

Gözlemci üyeleri, Afganistan, Belarus, Moğolistan…

Türkiye’nin de arasında bulunduğu Diyalog Grubu üyeleri ise Azerbaycan, Ermenistan, Kamboçya, Nepal, Sri Lanka…

NATO STRATEJİ BELGESİNE YENİ GİRDİ

Tam üyelerin alfabetik ilk sırasında yer alan Çin ile başlayalım…

Türkiye’nin ikinci büyük gücünü oluşturduğu NATO’nun geçen Haziran ayında Madrid’de gerçekleşen Zirvesi sonrası yayınlanan Strateji Konsept Belgesi’ne Çin ilk kez girdi.

Çin için, “Hırsları ve zorlayıcı politikaları, çıkarlarımıza, güvenliğimize ve değerlerimize meydan okuyor” değerlendirmesine yer verildi.

Kalmadı, “Çin küresel ayak izini ve proje gücünü arttırmak için geniş bir yelpazede siyasi, ekonomik ve askeri araçlar kullanırken, stratejisi, niyetleri ve askeri birikimi hakkında belirsizliğini koruyor” görüşüne de yer verildi.

Özetle Rusya gibi, Çin’in de NATO açısından mücadele edilecek ülke olduğu vurgusu, Türkiye’nin de altına imza koyduğu belgede yer aldı.

NATO bir yana Ankara, bir süredir soydaşlarının yaşam sürdüğü Sincan’da olanları gerekçe göstererek Pekin ile sıkıntı yaşıyor.

Her ne kadar diplomatik kadroların teskiniyle, milliyetçi hassasiyeti çok yüksek tarafların beklediği seviyeye çıkmıyor.

Ama bu konudaki uyuşmazlık aşılabilmiş değil, hatta her an krize dönüşebilecek eşikte duruyor.

Rusya zaten NATO’nun bir numaralı düşmanı; Türkiye’nin 50 yıldır kör topal müzakere yürüttüğü AB ile de Ukrayna üzerinden vekalet savaşı sürdürüyor.

MÜSLÜMANLARA KARŞI

Hindistan ise başlı başına sorun…

Türkiye öteden beri Hindistan ile çatışmasında ve Keşmir sorununda Pakistan’ın yanında yer aldı.

Hindistan’da iktidarı elinde tutan Başbakan Narendra Modi’nin Müslüman topluma karşı nefreti, Rohingya mültecilerinin Mynmar’a iadesi sürecinde çok daha net görüldü.

Buna son dönemde de Müslüman toplumun yoğun yaşadığı Uttar Pradeş eyaletindeki “Aşk Cihadı”nı yasaklayan yasa eklendi.

İddiaya göre Müslüman erkekler, Hindu kadınlara karşı aşk kandırmacasında bulunup, onları dinlerinden uzaklaştırıyor.

Bu nedenle Hindu kızların Müslüman erkekle evliliklerini zapturapt altına alıyor; hatta yasaklıyor.

Modi, her aşamada Müslüman toplumu aşağılayıcı demeçler de vermekten kaçınmıyor.

Keşmir konusundaki tutumu nedeniyle Türkiye’ye olan tepkisel tutumunu da gizlemiyor.

İRAN VE ÖZBEKİSTAN

Şanghay Örgütü’nün 9 üyesinden başat üçünün durumu böyle iken, Türkiye’nin Suriye dâhil İran ile bölgede zaten uzun süredir devam eden rekabeti ve gerilimi sır değil…

Özbekistan ile olan süreç ise son beş yılda iyileşme aşamasına geçti, önceki lider İslam Kerimov döneminde ilişkiler tamamen kopuktu ve iki ülke arasında ciddi sorunlar yaşandı.

Kırgızistan ve Tacikistan da farklı değil.

Orada yaşanan bazı gelişmelerden Ankara sorumlu tutulduğu dönemlerin üzerinden çok geçmedi.

Pakistan, Kazakistan ile ilişkiler de normal seyrinde gidiyor.

Bütün bunlar ortada iken Türkiye’nin Şanghay Örgütü’nde bırakın üyeliği, “Diyalog”dan, “Gözlemci” grubuna geçmesinin olanağı yok.

Diyalog Grubuna girişi de zaten 2012’de başladı üç yıl süren gelişmelerin ardından 2015’te kesinleşti.

ABD KARŞITLIĞI BİRİNCİ GÜNDEM

Özbekistan’ın turizm kenti Semerkant’ta yapılacak zirveye Rusya Devlet Başkanı Putin’in yanı sıra Çin Devlet Başkanı Şi Jinping de katılacak.

İki lider Ukrayna işgali sonrası ilk kez yüz yüze görüşecek.

Anımsanırsa, Çin Ukrayna konusunda tavır almama yönünde bir eğilime giderken, Şanghay Örgütü üyesi ülkelerin ağırlıklı bölümü de benzer tutumu sergileyip çekimser kalmıştı.

Çin açısından da bir başka sorun ABD ile arasında yaşadığı Tayvan gerilimi…

Bu açıdan Zirve’de Putin-Jinping arasında gerçekleşecek görüşmeden çıkacak sonuç önemli.

Hele ki iki lider ayrı ayrı yaptıkları açıklamalarda askeri alanda ortak tatbikat yapacaklarını da açıklamışken…

İran’ın ilk kez bu Zirve’de tam üyeliğinin kabul olduğu Örgüt, tam anlamıyla ABD’ye karşı tutumuyla öne çıkıyor.

FAYDASI VAR MI?

Çin ve Rus uluslararası ilişkiler analistlerine göre bu zirvenin en önemli tarafı Türkiye’nin ilk kez ŞİÖ Zirvesi’ne Cumhurbaşkanı seviyesinde katılım göstermesi.

Bunun Türkiye’ye bir faydası olur mu derseniz; Prof. Dr. Hüseyin Bağcı’ya göre AB’nin Türkiye karşıtı tutumu karşısında önemli bir adım ve yararı olacak.

“Batı'yı reddetmeyelim ama bu fırsatı da iyi kullanalım” bakışında olan Prof. Dr. Bağcı, dünya düzeninin yeniden kurulduğu bir süreçte Türkiye’nin önüne gelen fırsatları iyi değerlendirdiği görüşünde.

Bölge özellikle de Rusya konusundaki çalışmalarıyla bilinen Prof. Dr. Mitat Çelikpala ise Şanghay’ın Çin ve Rusya’nın egemenlik alanı olduğunu anımsattı, “İran’ın bile üçüncü seviyede olduğu yapı Türkiye’yi çok ileri bir yere götürmez” dedi.

ŞİÖ üyesi ülkelerle yaşanan sorunlara dikkat çekti…

Türkiye’nin AB ve ŞİÖ açısından çok farklı bir pozisyonunun olmadığını da belirterek, “Ne büyük aktörüz küçüklere faydamız var ne de küçük aktörüz büyüklerin desteği var” değerlendirmesinde bulundu.

Buna karşın Erdoğan’ın hem Putin, hem de Jinping ile görüşecek olması dünyaya verilen önemli bir mesaj olarak değerlendirilebilir.

Ancak Türkiye’nin ŞİÖ’de yer alacağı, buradan da fayda sağlayacağını uman yanılır.

Çünkü her ülke birbiri ile ilişkisini bizim Kayseri usulü götürüyor, “alacak mıyım, satacak mıyım” mantığı içinde muhabbete başlıyor.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar