Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ON gün kadar önce bu sütunda yer verdiğim gibi sonraki toplantısını 7 Ağustos’ta yapacak Altılı Masa’nın en büyük sorunu Cumhurbaşkanı adayı gibi algılanıyor.

        Oysa Altılı Masa’nın bileşenlerinden birinin önde gelen isminin de söylediği gibi, “diğer meseleler yanında en kolay olanı Cumhurbaşkanı adayını belirlemek…”

        Örnek vererek anlatayım…

        Cumhur İttifakı'nın üç lideri defalarca Kasım ayında erken seçim olmayacağını ifade etti.

        Var sayalım ki farklı gelişme oldu Kasım’da seçime karar verildi ve yasanın emrettiği gibi Eylül başında da seçim dönemi başladı.

        Yine var sayalım ki Altılı Masa bir aday üzerinde uzlaştı…

        KAMPANYAYI KİM YÖNETECEK?

        Bu durumda Altılı Masa kampanya sürecini nasıl yönetecek?

        Bir ajans üzerinden hep birlikte mi götürecek, yoksa her parti kendi propagandasını mı yönetecek?

        Eğer her parti kampanyasını yürütecekse ideolojik farklılıkları olan partilerin birbirinin ayağına basmasının önüne nasıl geçilecek?

        Bu durum uzun süredir birlikte görüntü veren ve karşılıklı ziyaretlerde bulunan Altılı Masa’nın imajını ne hale getirecek?

        HEP BİRLİKTE Mİ, ADAY GÖSTERİLEN PARTİ Mİ?

        Cumhurbaşkanı adayının propaganda çalışmasını kendi partisi mi, yoksa ortak bir birim oluşturup, onun kontrolünde ayrı bir ajans ile mi çalışılacak?

        REKLAM

        Bu durumda Cumhurbaşkanı adayı ile partilerin propagandalarının korelasyon içinde otonomu nasıl sağlanacak?

        ADAY MI, HÜKÜMET Mİ?

        Ayrıca Cumhurbaşkanı ile milletvekili seçimi aynı gün yapılacak.

        Altılı Masa'dan gelen açıklamalara göre yeni seçime gidilmeyecek ve seçilen Cumhurbaşkanı, kısa süre içinde Anayasa değişikliklerinin hayata geçirilmesine aracılık edip, parlamenter sistemin şartlarını sağlayacak.

        Ardından da TBMM’de en fazla sandalyeye sahip partiye hükümeti kurma görevi verecek.

        Bu durumda partiler, aynı gün yapılacak seçimde fazla oy alıp, çok sayıda sandalye sahibi olmak için çabalayacak ki, hükümeti kurma görevi kendisine verilebilsin.

        Bu da aday kendinden olmayan partilerin, Cumhurbaşkanı yerine parlamento seçimlerine asılmasına yol açmayacak mı?

        PARTİLERİN BAKIŞI

        Altılı Masa bugüne kadar komisyonları, seçim güvenliği ile ilgili çalışmaları yaptı.

        Ancak seçim kampanyalarının nasıl yürütüleceğine, propaganda süreçlerinde koordinasyonun nasıl sağlanacağına ilişkin bir görüşmeleri bugüne kadar olmamış.

        Geçen seçim bunlar bir önem arz etmiyordu çünkü partiler ayrı aday çıkardığı için birlikte hareketin önemi yoktu.

        Söylem ittifakının kurulması yetiyordu.

        Oysa tek adayda uzlaşan Altılı Masa’nın önünde bu kez ortak çalışmanın da olması gerekiyor.

        Altılı Masa’da bu konunun ele alınıp alınmadığını bileşenlerinden birinin liderine sordum, hiç ele alınmadığını belirtti.

        Anladığım kadarıyla konu bir süredir CHP’de de tartışılıyor.

        Nitekim kamuoyu oluşturma süreçlerinde CHP liderine danışmanlık veren Dr. İbrahim Uslu konunun Kılıçdaroğlu ile yapılan toplantılarda gündeme geldiğini belirtti.

        REKLAM

        “Şu an bizler gibi Altılı Masa'da bulunan diğer partiler de bu konuda egzersiz yapıyorlar” dedi.

        Cumhurbaşkanlığı seçimi tek elden yürütülürken, parlamento seçiminde de otonom bir yapılanmaya ihtiyaç olduğunun altını çizdi.

        CHP Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun da dün sorum üzerine benzer yaklaşım gösterdi.

        Partilerin Cumhurbaşkanlığı seçiminde birlikte, parlamento seçiminde ise ayrı süreç içinde olmalarının normal karşılanması gerektiğine işaret edip ekledi:

        “İletişiminin profesyonel hale gelmesi için yeni bir yapı kurulmasına karar verildi. Bir üst çatı yapılanmasına ihtiyaç var…”

        İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Cihan Paçacı ise Altılı Masa'nın parlamento seçiminde yüksek oy almasının doğrudan Cumhurbaşkanlığı seçimini de etkileyeceğini belirtti.

        “Ben parlamento seçiminde propaganda sürecini her partinin kendisinin götürmesi taraftarıyım. Her parti kendi seçmenine hitap edecek bir söylemle yola çıkmalı” dedi.

        Sohbetlerimizden çıkardığım şu ki benzer bakış DP ve SP’de de mevcut.

        Yani bir ajans ile tek elden götürmek yerine, her partinin parlamento seçiminde kendi söylemini geliştireceği bir zeminde hareket etmekten yanalar…

        SP’nin ev sahipliğindeki son tur toplantıda bu konunun masaya gelmesi kaçınılmaz görünüyor.

        Ancak mühendisliğinin kolay olmadığı da bir o denli ortada duruyor…

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Parmak boyası…

        Parmak boyası…
        0:00 / 0:00

        TÜRKİYE uzun yıllar Hindistan’dan ithal edilen parmak boyası ile seçime gitmekten kurtulmanın yolunu aradı.

        Sonunda vatandaş kimlik numarası tam yaygınlaştı ve 2008’de parmak boyasından kurtuldu.

        Bu kez bazı kişilerin çifte kayıt yaptırarak seçimde oy kullandığı anlaşıldı.

        Suriyelilerin vatandaşlığa alınması sonrası durum biraz daha karmaşık hale gelince Altılı Masa bu sorunun önüne geçilmesi için formüller üzerinde durdu.

        Sonunda Altılı Masa’nın İYİ Parti ev sahipliğinde yaptığı bu ayki toplantıda konu masaya yatırıldı.

        Aktarıldığına göre parmak boyasına geçilmesi de sayılan tedbirler arasında yer almış.

        DP bu konuda aylardır kampanya düzenliyordu.

        Hatta Konya yolu üzerinde bulunan Genel Merkez binasının üzerinde de aylardır parmak boyasına geçilmesine ilişkin koca bir pankart asılı duruyor.

        Buna önceki gün DEVA Genel Başkanı Babacan da katıldı, hükümet ve YSK’ya güveninin olmadığını belirterek, “Biz parmak boyamayı önereceğiz. İlkel ama maalesef her türlü oyunu oynuyorlar…” dedi.

        Daha önce de CHP Milletvekili İbrahim Kaboğlu 2008’de kaldırılan parmak boyasının yeniden gelmesini istedi.

        ON DÖRT YILDA GERİLEDİ

        Türkiye aradan geçen 14 yıl içinde daha fazla etkin önlemler alacağı ve seçmeninin de sandıkta hile yapılamayacağına ilişkin kanısının yükseleceği var sayılırken, son gelişmeler durumun tersine gittiğini gösteriyor.

        Hangi partiye yakın kamuoyu şirketi anket yaparsa yapsın, seçmenin sandıkta hile yapılmayacağına ilişkin kanısı en düşük seviyede çıkıyor.

        Aslında seçimin bir demokrasinin en önemli aracı olduğu kanısını da bu durum zehirliyor.

        Sadece muhalefete değil, sandığı namusu gibi koruması gereken iktidara da önemli bir sorumluluk yüklüyor…

        Diğer Yazılar