Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        CHP içinde uzun süredir Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı adayı olmasına yönelik bir kampanya sürüyordu.

        Kızılcahamam konuşmasında dün bir kez daha görüldü ki Cumhurbaşkanı Erdoğan da karşısına aday olarak çıkmasını istiyor.

        O denli ki, “Sen kendin sıkıysa aday oluyor musun, olmuyor musun?” diyerek aday çıkması için tahrik de ediyor.

        İktidar partisi ile ana muhalefet arasındaki çekişme böyle iken, 6’lı masa olarak tanımlanan ortak Cumhurbaşkanı çıkarma kararını protokole bağlayan partilerde ise durum farklı.

        Hemen belirteyim ki, 5 partinin bu konuda etkili olabilecek isimlerine bir süredir aynı soruyu yöneltiyorum.

        “Kılıçdaroğlu’nun adaylığına olumlu bakmayız…” diyenine rastlamadım…

        O derece ki bazıları 2019 yerel seçiminde İstanbul başarısının ve 2018 milletvekili seçiminde Millet İttifakı’nın oluşumun ardındaki en önemli isim olarak gösterdi.

        İYİ Parti lideri Akşener’in talebine olumlu yanıt verip, 15 milletvekili arkadaşının geçişini sağlayıp seçime katılmasının önünü açtığı siyasi taktiğe de atıf yaptı.

        Bazıları da 2009 yerel seçimi öncesi eski Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Gökçek ile yaşadığı televizyon düellosunu anımsattı.

        BAŞTAN KISTAS KONULMALI

        Bütün bunlara bakarak masaya adı geldiğinde “hayır olmaz” deme olanakları var mı?

        Bunu dile getirmiyorlar ancak protokol ile Cumhurbaşkanı’nın niteliklerine ilişkin tanımda olduğu gibi, aday olma kıstaslarının da konulabileceğine vurgu yapıyorlar…

        Hepsinin üzerinde birleştiği nokta, bu seçimin hem 6 siyasi parti için, hem de liderleri açısından siyasi geleceklerini tayin edeceği bir sandık olacağı…

        “Sandık bu seçim sonucu ya taht ya da siyasi geleceğimizin tabutu olur…” cümlesi de bunun yansıması…

        Alınan karar gereği seçim tarihi açıklanana kadar aday isminin masaya getirilmemesi konusundaki kararlılık sürüyor.

        Ancak seçilme yeterliliğine ilişkin bir baraj da dile getiriyor.

        Bunun oluşturulan Siyasi Komisyon tarafından belirlenmesi gerektiğine işaret ediliyor.

        5 PUAN ŞARTI

        Ölçüsü ve kuralları nedir?

        Şu cümleyi yakın geçmişte SP ile birlikte, İYİ Parti ve DP’nin en etkin ve yetkin isimlerinden duydum:

        “Göstereceğimiz aday, kamuoyu yoklamalarında Erdoğan’ın en az 4-5 puan önünde çıkmalı ki etkili bir yarış olsun…”

        İYİ Parti’nin, adının yazılmasını istemediği için aktaramadığım etkin ismi ile sohbet ederken konuyu biraz daha açtı:

        “Biz masada Kemal (Kılıçdaroğlu) Bey'in adaylığı üzerinde en son konuşan oluruz. Herkes fikrini söyler, diğer 4 parti olumlu bakıyorsa biz de destek veririz. 5 partiden birisi karşıysa zaten bize söz kalmaz…”

        Bir diğer etkin ve yetkin ismi ile sohbet ederken de gördüm ki benzer yaklaşım sergiledi ve şu formülü dile getirdi:

        “Alınan karar gereği seçim tarihi açıklandığında birden çok güvenilir kamuoyu yoklama şirketlerine anket yaptıracağız. Orada önde giden kim ise ona bakacağız. Bizim Ekrem İmamoğlu veya Mansur Yavaş olsun diye tercihimiz yok. Ancak adayın en azından Erdoğan’ın en az 4-5 puan önünde olmasını bekleriz.” Neden 3-4 veya daha yüksek değil de 4-5 puan?

        Buna da yanıtı şöyle oldu:

        “Seçimlerinin kazandırdığı deneyim. AK Parti 2015 Haziran’ında %40,8 aldı. Bastırdı 9 puan arttırıp, %49 yapabildi. Geçen seçim ise partisinin oyu %38 idi. O denli asıldı ki sesi kısıldığı için miting iptal etti; ancak %42 yapabildi. Demek ki 4 puan çıkabiliyor. Bu seçimin kendine göre özelliği var, bizim adayın 4-5 puan önde başlaması gerekir…”

        AKŞENER VE ÇOKLU ADAY

        Kılıçdaroğlu’nun adaylığına dönük 6’lı masada olumsuzluk olursa, İYİ Parti lideri Akşener’in adaylığı gündeme gelir mi?

        Her ne kadar İYİ Parti kurmayları arasında bu yönde konuşmalar oluyorsa da hemen belirteyim Akşener’in yakın çevresinde böyle bir beklenti yok.

        Hatta bunun konuşulmasına dahi tepkililer.

        “Bizim tutumumuz belli… Ne böyle bir beklentimiz var ne de olmasının imkanı…” cümlesinin üzerine basarak tekrarlıyorlar…

        BAKANLIK DAĞILIMI

        Aktardıklarına göre Siyasi Komisyonun çalışmalarından biri de bakanlıkların dağılımı ile ilgili…

        Üzerinde durulan farklı modeller var.

        Öncelikle seçimin kazanılması halinde Cumhurbaşkanı yardımcılarının liderlerden oluşması fikrinden vazgeçilmiş.

        Cumhurbaşkanı’nın partili olmayacağı şarta bağlanmışken, yardımcıları için bu şartın kaldırılmasının doğru olmayacağına vurgu yapılıyor.

        CHP’de dile getirilen, Kılıçdaroğlu’nun üzerinde durduğuna işaret edilen model ise eşdeğer bakanlıkların 6 parti arasında dağıtımı…

        Ardından da Adalet, İçişleri, Hazine ve Maliye, Milli Eğitim, Dışişleri, Milli Savunma gibi etkin bakanlıkların da partilerin oy oranları dikkate alınarak dağıtılması…

        Diğer partilerin buna itirazının olmadığının altı çiziliyor.

        VATANDAŞIN DERDİ

        Altılı masada bu hesaplar yapılırken, bir yandan da çoklu adayın olup olmayacağına yönelik tartışmalar sürüyor.

        Altılı masadaki partilerden birinden seçilmiş belediye başkanının şu cümlesi ise durumu özetlemeye yetiyor:

        “Ben her gün sokaktayım. Milletin derdi Cumhurbaşkanının hangi yöntemle ve nasıl uzlaşılarak belirleneceği değil; millet açlığına, içinde bulunduğu ekonomik krize, adaletsizliğe, kayırmacılığa nasıl çare üretilecek ona bakıyor…”

        Altılı masada durum vaziyet budur…

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar