Cumhurun düğünü...
Halkın, yani cumhurun düğünü vardı dün Türkiye’de...
Gittikçe ayrışan, birbirine ötekileşen kitlelerin buluşmasına, barışmasına, kol kola girmesine ve bunun mutluluğunu da tüm dünyaya sergilemesine tanıklık edildi.
Başına gelebileceklerin, gücü elinde tutan birkaç kişinin komuta zincirinden değil, kendi ruhundan çıkacağını ilan etti.
Üzerinden uzun yıllar geçmiş olsa da darbelerin hayatını yaşanmaz kıldığı hafızasında tazeliğini koruduğu için geçmişte olduğu gibi içe büzülmedi.
Kendini sokağa, tankın, silahın önüne attı; darbeyi başarısız kıldı.
Türk insanının, iç dünyasındaki görünmez değişimin eserini sergiledi.
Toplumun farklı kesimlerinden geliyor olsa da darbe karşıtlığının eylemde nasıl ortaklaşıp tekelleştiğini gösterdi.
“Fatih’lerin kudretinin, devletlerin kuvvetinin, kitlelerin hayal güçleri üzerine kurulduğunu” bir daha anımsattı.
Mürted’den kalkan savaş uçaklarını durdurmak hedefiyle askeri birliğin önüne gidince yaralanan 67 yaşındaki Mustafa Zorova ile Boğaziçi Köprüsü’nü kapatan askeri oradan uzaklaştırmak isterken şehit düşen 16 yaşındaki Abdullah Tayyip Olçok’u buluşturan da bu ruhtu.
Cumhur, toplumsal öğretisinde zaten var olan Çanakkale, Afyon, Antep, Erzurum, İzmir’de defalarca sergilediği bilinci canlandırıp rejimine, yani cumhuriyetine sahip çıktı...
Kendi yazgısını, kaderini, kendisinin belirlediği rejimini, baskıya, demokrasi dışı yönetim anlayışına yine teslim etmedi.
ERTESİ GÜN
Türkiye’nin dün bütün meydanlarında olduğu gibi Yenikapı’da simgeleşen bütünlüğünü fırsata çevirmek gerekiyor.
Çünkü onları orada buluşturan ortak referans, cumhuriyet ve demokrasiye olan inançtan başka bir şey değil.
Nasıl ki darbe girişimi kol kola girerek birlikte engellenebildiyse, onun yarattığı sorunları ve ülkenin yıllardır çözemediği problemleri de aynı yoldan çözebilmenin zemini yaratılabilmeli.
Çünkü toplum buna hazır olduğunu günlerdir gösteriyor.
Unutulmamalı ki toplumsal hareketlerin fırsata dönüştüğü dönemler de kolay ortaya çıkmaz.
Yurttaşlarının ülkelerinin kaderine ortak referansta buluşarak karar verdiği ülkelere bu coğrafyada çok rastlanmaz.
Ukrayna, Gürcistan, Mısır, Suriye’de yakın geçmişte yaşananlar da bunun en iyi örnekleridir.
Dolayısıyla bu hareket olumlu bir şekilde kullanılmazsa, ortaya çıkan toplumsal özgüven zarar görür; hayal kırıklığına uğrar.
O nedenle bu ivmeyi fırsata dönüştürmenin, ortak zeminde sorunlara çözüm üretmenin yolları çok daha fazla açılmalıdır.
Burada en büyük iş, ayrışmanın en çok yaşandığı siyaset kurumuna düşüyor.
Ayrıca unutulmamalı ki politikanın anlamı da toplumda çatışma halinde olan çıkarları uzlaştırma sanatıdır.
Siyaset kurumu ertesi gün hesabıyla bu zemini ortak kazanca dönüştürmenin yolunu bulmalıdır.
Eğer iktidar bu zemini bireysel fırsat, muhalefet de kişisel avantaja dönüştürmeye kalkar, ortak zeminden uzaklaşırsa, bu kez kitlelerin örgütlülükten uzak olan kendiliğinden hareketlerine tanıklık edilir.
İşte o zaman da darbecilerin baştan planladığı arzusu gerçekleşir.
Yakalanan bu momentum heba edilmemelidir...
- Hollanda "Nexit..." adımını attı…3 saat önce
- Savaşın paraziti…1 gün önce
- 'Yapay Zeka'nın, aklını kovan neden!..5 gün önce
- BMGK kararlarını takmamanın bedeli1 hafta önce
- Gazze'de "ertesi gün" soruları…1 hafta önce
- Kötünün, beterden kazancı…1 hafta önce
- Atatürk'ün etik, kültür ve hukuk mirası…2 hafta önce
- Esriklik içinde insanlık zulmü2 hafta önce
- 104 yıl sonra aynı model2 hafta önce
- Zamanın tehlikesi…3 hafta önce