Kızılay...
ÖNCE yankıyla dolu gürültü, ardından camları titreten sarsıntısı geldi.
Kötü haber de ulaşmakta geç kalmadı, terör bu kez Kızılay’ı vurdu.
Süratle evden çıktım, yollar kapatıldığı için Meclis’in köşesine kadar güçlükle varabildim.
Atatürk Bulvarı’ndan patlamanın olduğu yere yöneldim.
Genzi yakan dumanının kokusu içinde, yanmaya devam eden otobüsler ve çevresine yayılmış onlarca bedeni uzaktan gördüm...
Polis kordonu daha fazla yanaşmamıza izin vermiyor, önlerinde duran korkunç tablo karşısındaki insanlar ise korku ve acı yerleşmiş simaları içinde çaresiz sağa sola koşturuyordu.
Burası Ankara’da yetişen herkes gibi çocukluğumun, randevularımın, gençliğimin, sevdalarımın, eylemlerimin, haylazlıklarımın merkeziydi...
Randevu mekânlarımız Gökdelen, Sosyal, YKM, Tarhan Kitabevi...
Buluşma alanlarımız Tavukçu, Özen ve Ankara Muhallebicisi pastaneleri, Goralı ile Piknik...
Terör tek başına kentteki varlığımın hafıza mekânlarına değil, savaş dönemlerinde en acımasız orduların bile dokunmadığı Kızılay’ı, daha da önemlisi “Güven”i vurdu. Ayrım da gözetmedi.
10 YILDA 6 PATLAMA
O durakları yıllarca kullanmış biri olarak şunu söyleyebilirim ki, orada olan insanlar Türkiye’nin yansımasıdır.
İspatı da dün cenazelerinin tohum gibi Anadolu’ya savrulmasıdır.
Ayrıca o duraklardan kalkan otobüsler, Ankara’nın orta gelirli, memur, işçi kesiminin yaşadığı mahallelere gider.
Yolun öte yakasındaki Yüksel Caddesi de Kürt siyasal hareketlerine sempatiyle bakanların mekânıdır.
O duraklarda olanlar birbiriyle tanıştır, arkadaştır, yoldaştır...
O nedenle bomba terörü Türkiye’nin bütününe, sivil halkına karşıdır...
Aslında Başkent bir benzerini geçmişte Anafartalar Çarşısı önünde yaşadı.
Benzer şekilde 2007 Mayıs’ının baharında canlı bir bomba durakların bulunduğu alanda kendini patlattı.
Bunu 2011 Eylül’ünde yine sivil halkın hedef alındığı Kumrular patlaması izledi.
Ardından 2013 Şubat’ında ABD Büyükelçiliği patlaması geldi.
Başkent, son 10 yılda 6 büyük patlamayla karşılaştı.
Birileri bazıları için gerekçe üretilebilir; ama Anafartalar ve Kızılay Güvenpark terör saldırısı doğrudan halka karşıdır.
TOPLUMUN EMNİYETİ
Oysa o halk ilk yapıldığı günlerdeki anlamına sığınarak gücün sanatsal sunumuyla bütünleştiği anıt önünde kendini emniyette hissederdi.
İlk adı “Zabıta Abidesi” konulmuş, sonrasında “Emniyet Anıtı”na döndürülmüş, 1935’te tamamlanıp açıldığında da “Güven Anıtı” adını almıştı.
Çevresi Türk halkının jandarma ve polise olan güvenini, insan zekâsını, bilimsel çalışmalarını, zanaatkâr ve çiftçinin üretimdeki becerisini betimleyen rölyeflerle doludur.
Bronz heykellerin önünde Mustafa Kemal Atatürk’ün “Türk, öğün, çalış, güven” sözü yer alır.
Toplumun emniyetini, güvenini temsil eder.
Goşistliğinden, lümpenliğinden şüphe duymadığım terör örgütü, acımasızlığını, vicdansızlığını, aymazlığını bir daha gösterdi.
Halkın hayatına, art arda durduğu durağına, sırt sırta seyahat ettiği otobüslerine, duraklarına, ortaklaştıkları yol arkadaşlarına, güvenine saldırdı.
Halk düşmanlığını bir daha gösterdi...
- Trajik zihin…1 gün önce
- Dünyanın konsültasyon raporu...4 gün önce
- Fetvasını arayan İran…6 gün önce
- Gençleşemiyoruz...1 hafta önce
- Mr. Fico…1 hafta önce
- Elektrikli otomobil savaşı...2 hafta önce
- Anneler günü…2 hafta önce
- Güç savurması…2 hafta önce
- Nüfus kalmayınca3 hafta önce
- Columbia'nın "dış aktörleri…"3 hafta önce