Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Uluslararası terörle mücadelede devletlerin ortaklaşa hareket edebilme kabiliyetini geliştirmesi, başarıyı getirir.

        Batı Avrupa başta olmak üzere, mücadelenin başat ülkelerinin bu kurala uyduğunu söylemek olanaksız.

        Bunun en iyi örneği de Türkiye sınırlarına kadar gelmiş ve “IŞİD ile ilişkili olduğu” için geri çevrilmiş kişilerin durumu.

        Yakın geçmişte gerçekleşen uluslararası güvenlik toplantılarından birinde konuyla ilgili Türk yetkililer, bugüne kadar sınır kapısından geri çevirip gönderdikleri kişilerin yeniden geldiklerini örneklerle anlattı.

        Görünen o ki, Paris saldırısında da benzer süreç yaşanmış; önlem alınmazsa da benzeri olacak.

        Çünkü bu elektronik çağında McLuhan’ın vurguladığı gibi, “Herkes, herkes hakkında gereğinden çok şey biliyor”...

        Ayrıca, “Bu çağda herkes karşılıklı olarak birbiriyle ilintili ve birbirinden de sorumlu”...

        ‘BİZ KAPATTIK...’

        Bütün bunlar bilinmesine karşın son dönem yaşananlara bakarak devletlerin buna uygun davrandığını söylemek olası değil.

        En iyi örneği de ABD Dışişleri Bakanı Kerry’nin “Türkiye ile ortak operasyon yapacaklarına” ilişkin açıklaması.

        Önce bildik gerçeği tekrarda yarar var: Suriye’nin kuzeyinde Türkiye’den başka devlet yok.

        Gelelim Kerry’nin tartışma yaratan cümlesine:

        “Kuzey Suriye’nin tüm sınırının yüzde 75’ini kapattık, şimdi kalan 98 kilometrelik kısmı da kapatmak için Türklerle birlikte operasyona giriyoruz...”

        Kerry dikkat edilirse, “Yüzde 75’ini kapattık...” diyor.

        Yani, PYD’nin kontrolündeki Rojava bölgesinden söz ediyor, kendilerinin kapattığını belirtiyor.

        “Kalan 98 kilometre” diye tanımladığı yer ise bugüne kadar hep aynı rakam ifade edildiği için herkesin kolaylıkla anladığı Cerablus-Mare bölgesi.

        Yani Karkamış ile Kilis’in altında, Suriye’de ise Halep ile Manbij Otoyolu’nun üstünde kalan alan.

        ABD güçlerinin bir süredir Halep Belediye Başkanlığı’na istediği kişileri getirdiği biliniyor.

        Onun üzerindeki, “Operasyon yapacağız” dediği Çobanbey’in de içinde yer aldığı alan ise Suriye iç savaşı başladığında Türkmenler ile Kürt nüfusun birlikte yaşadığı bölge.

        Bu alan bir süre önce IŞİD’in kontrolündeydi, ancak koalisyon güçlerinin operasyonlarına Türkiye’nin de İncirlik’i açarak katkı vermeye başlamasıyla birlikte boşaltıldı.

        Türkiye uzun süredir bu alanın güvenlikli bölge olması, konut yapılması, Avrupa’yı da sıkıntıya sokan sığınmacıların dönüşüne aracı olması için uğraşıyor.

        KOBANİ GİBİ...

        Ancak ABD böyle yapılması halinde bir bal gibi sinek çekeceği ve savunmak için çok daha güç sarf etmek zorunda kalınacağı gerekçesiyle Türkiye’nin önerisine yanaşmıyor.

        Anlaşılan o ki şimdi bir orta yol üretilmeye çalışılmış.

        Ancak açıklamalara bakılırsa bunun kimin aracılığıyla ve hangi yöntemle olacağı konusunda uzlaşma sağlanmamış.

        Çünkü, Türkiye Fırat’ın batısına geçmesi halinde PYD’ye müdahale edeceğini baştan beri söylüyor; kara gücünü de şu aşamada bölgeye sokmak istemiyor.

        ABD ise Barzani’ye bağlı peşmergeler, Özgür Suriye Ordusu ve PYD’nin gücü YPG’nin yeni adı “Suriye Demokratik Güçleri” ile sorunun çözümünü planlıyor.

        Yani Kobani’de olanların bu bölgede de tekrarını istiyor.

        “Olabilir mi?” derseniz; Türkiye istemezse zor görünüyor...

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar