Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

AÇIK söyleyeyim, HDP’nin dün açıklanan seçim bildirgesini dinlerken bir nesil savruldum.

1970’li yılların Cumhuriyet Yurdu Kantini’nden, İskandinav ülkeleri yeşiller partisi seçim bildirgesine uzandım.

Bu savrulmama neden, bildiriyi açıklamak için ilk sözü alan Eş Genel Başkan Figen Yüksekdağ oldu.

“Halkın bağrında oluşmuş mücadele”, “tarihimizdeki tüm direnenler”, “ezilen halklar” sözlerini dinlerken bir zamanların devrimci gençliğin belagati, ajitasyonun en mükemmel örneğine tanıklık ettim.

Devamı da aynı tonda gelecek sandım, ancak söz Selahattin Demirtaş’a geçince zamanı yakaladım.

İki Eş Başkan’ın karşılıklı söz alarak açıkladığı bildiri tamamlandığında kendimi merhum Ecevit’in siyasetine önem verdiği İskandinav ülkelerinde buldum.

Hükümet deneyimi yaşamış Alman Yeşiller’i bir kenara bırakırsam; mayıstaki seçim için geçen hafta bildirisini açıklayan İngiliz Yeşiller Partisi’nin söylemlerinden çok daha ileri bir metinle karşılaştım.

Bütün bunların zekâ ürünü esprilerle dolu, iyi hazırlanmış sunum içinde verilmesi de önemliydi.

FARKLILIKLAR

Seçim bildirisine gelince...

HDP, bugüne kadar farklı kimlikleri listesine koyarak, Kürt halkı ötesindeki farklılıklara ulaşmayı hedefliyordu.

Veya böyle bir görünüm veriyordu.

Seçim bildirisiyle sadece listeye isim koyarak değil, söylemiyle de farklı kimliklere dokunabildiğini gösterdi.

Geçmişten farklı olarak Kürt sorununa odaklanmış, sadece Doğu ve Güneydoğu’nun beklentilerine dönük bir metin yoktu.

Ayrıca açıklamanın İstanbul’da yapılıyor olması, her cümlede bütünleyici bir şekilde “Kıyılarımız, çevremiz, doğamız” denilerek üniter yapıya göndermede bulunulması, hatta bu konudaki kararlılığın dile getirilmesi de önemliydi.

HDP dün tam anlamıyla etnik bir yapı yerine, sol parti olmaya namzet bir görünüm sergiledi.

CHP’nin sosyal politikalarla dolu seçim bildirgesinin sol kanattaki ayağını, dışta kalmışlara yoğun demokrasi ve barış söylemleriyle dokunarak kapattı.

Bugüne kadar herhangi bir partinin bırakın dillendirmeyi, yazmaya çekindiği, başta LGBT’ler olmak üzere her kesime dönük cesurca söylemler geliştirdi.

Farklılıkları da temsil ederek seçim bildirgelerinde boşlukta kalmış bir yelpazeyi doldurdu.

Böylece bu seçime girerken siyasi yelpazedeki tarafların hepsinin temsilini sağlamış oldu.

EKONOMİ DE VAR

Tek başına demokraside, barışta, cinsel yönelim ve tercihlere özgürlükte kalmadı, ekonomik sosyal politikalara değindi.

Gençlere iletişim ve ulaşım kartı vaadiyle kadınlara yönelik, “Dünyanın tüm çamaşırını, bulaşığını yıkamış, tüm yemeğini pişirmiş kadının sırtındaki yükü hep birlikte sırtlanacağız” söylemi etkileyiciydi.

Başta da belirttiğim gibi bazı vaatlere bakıp, “bunların ancak İskandinav demokrasilerde” olabileceği söylenip “Hayal sattı” da denilebilir.

Ancak düşünsel ardılımızın deposuna kaldırdığımız birçok konuyu oradan alıp gün yüzüne çıkararak okside olmaktan kurtarması açısından da önemlidir.

Bazen hayal etmek de güzeldir...

Merkez medyadaki özel televizyonların HDP’nin seçim bildirgesini kesintisiz vermesi de takdire şayandır.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar