Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        SİYASİ partiler geçmişte seçim bildirgelerini hazırlarken, üzerinde nasıl bir tartışma yaratacağını önemsemezdi.

        Onlar için bildirgeden daha önemli olan, miting meydanlarında dile getirilen sözlerdi.

        Zaten o vaatler de meydanın hangi şehirde olduğuna göre değişir ve sonuçta ortada kalmış, karışık hal alırdı.

        Seçim sonrasında da üzerinde durulmaz, genel bütçenin planlaması içinde varsa yapılırdı.

        Sivil toplum kuruluşlarının bu aşamada görüşlerine fazla itibar edilmez, gerektiğinde üyelerine dönük bazı vaatlerde sıralamada bulunulmakla yetinirdi.

        Seçim politikaları uzun yıllar da bu düzlemde gitti.

        Türk siyaseti, vaatlerini gerçek anlamda hazırlanmış bildirgeyle halkın karşısına çıkma eylemini ilk olarak 2011 seçiminde gösterdi.

        Büyük salonlarda, dev ekranlarda, “çılgın projeler”, “gerçek vaatler”, “garanti ediyoruz” söylemleri arasında numaralandırılmış tanıtımlar içinde vaatler sıralandı.

        Ancak seçimden sonra da o vaatler için ne kadar çaba gösterildiği üzerinde kimse durmadı.

        Ekranda söylenmiş sözler olarak kaldı.

        AĞIRLIĞI ARTTI

        Bildirgeler, bu seçimde ise bir adım daha ileri gitti, tartışma yarattı ve üzerinden propaganda üretilen bir niteliğe dönüştü.

        Ancak yine de yeterli değil.

        Çünkü her ne kadar hepsi açıklanmamış olsa da hazırlık aşamalarından yola çıkarak şunu söyleyebilirim: Bildirgelerin ağırlıklı bölümünde sivil toplum önerilerinin dinlendiğini söylemek zor.

        Özellikle de sağlık, eğitim, güvenlik gibi toplumun geniş kesimlerini ilgilendiren alanlarda.

        Eğitimi alırsak...

        Bırakın iktidarları, her bakan değişiminde yeniden dizayn edildi.

        İktidar ile muhalefet arasında en temel meselelerde; okula başlama yaşı, ilk ve orta öğretimin kaç yıl olacağı konusunda dahi bir ortak nokta yok.

        UEP ÖNERİSİ

        Bu sorunu görmüş olacak ki, eğitim için uzun yıllar emek harcamış TED Genel Başkanı Selçuk Pehlivanoğlu “Ulusal Eğitim Programı” adını verdiği iki yıllık çalışmalarını dün kamuoyuna sundu.

        Pehlivanoğlu sohbetimizde “Seçimi değil, nesli nasıl kurtarırız ona bakılması için bunları hazırladık” diye söze girdi.

        “Eğitimin kalitesinin öğretmen kalitesini geçmediğini” belirtti ve 2015-2022 arasını kapsayan UEP hakkında bilgi aktardı.

        Okul müdürü yerine, gerektiğinde öğretmenler arasından da seçilebilecek “eğitim lideri” sistemini getiren, öğretmen akademileri kurulmasını şart koşan, öğretmenliği kariyer mesleği haline getiren, yıl boyu açık okul öneren, Anadolu ve Bilim olmak üzere iki tip liseyi öngören sistemi anlattı.

        Yoksullar için adil eğitim sisteminin neler içermesi gerektiğini belirtirken de şu önemli veriyi paylaştı:

        “Öğrencilerimizin % 69’u alt ekonomik ve sosyal grupta yer alıyor...”

        Bunun da “eşit eğitim hakkını” ortadan kaldırdığını bu aşamada kayda geçirdi.

        Pehlivanoğlu’nun önerileri tartışılır bulunabilir.

        Ancak her partiye, hatta her bakana göre değişen eğitim sistemi de kalıcı bir yapıya bağlanmalı.

        Yoksa bu kadar kafa karıştıran değişkenlik arasında öğrenim gören bir neslin de kafasının karmakarışık olacağı unutulmamalı.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar