Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        LİSTELER her seçimde siyasi partilerde gürültü koparır.

        Oysa birkaç yer hariç, listelerden kaynaklı gürültü çıkmadı.

        Propaganda sürecinde adaylara dönük kamuoyu teveccühünden kaynaklanacak iç çatlamaları bir kenara bırakarak şunu söyleyebilirim; bundan sonra da çıkmaz.

        Ancak sanılmasın ki bu siyasi partiler açısından olumludur.

        Tam tersine, hiç tepki olmuyorsa bunun iki nedeni vardır.

        Ya partili üyeler ile kamuoyunun uzlaştığı bir liste olmuştur, ekonomistlerin deyimiyle “piyasa listeyi satın almıştır”...

        Beğenmiyor olsa bile teşkilatın sesini çıkaracak hali kalmamıştır, suskunluk sarmalı içine kapanmıştır...

        Ya da bunun acısını sandıkta çıkaracaktır.

        GEÇMİŞİN ÖĞRETİSİ

        Siyasetin bu kuralı yıllardır hiç değişmedi. Sonuçları da zaten sandıkta görüldü.

        Bunu anlamak için geçmişte üç sandık sonucunu anımsamak yeterli.

        Her üçünün sonucu da siyasi partilerin ciddi oy düşmesine, hatta Meclis dışında kalmasına yol açtı. Sondan geriye doğru gidersem...

        Biri 1999 seçimiydi, CHP’yi parlamento dışına attı; çünkü aday listelerinin belirlenme yöntemi ve sıralamasını örgüt beğenmedi, gidip DSP’ye oyunu verdi.

        Sadece solda değil, ANAP-DYP çekişmesinden ve liste yarışından usanan merkez sağ seçmen de oyunu daha iyi liste çıkaran MHP’ye akıttı ve % 17.97’ye yükseltip koalisyon ortağı yaptı.

        İkincisi ise 2002 seçimi...

        Her ne kadar dönemin getirisi olarak bakılsa da MHP Lideri Bahçeli’nin Kocayayla’dan yaptığı erken seçim çağrısını teşkilatı da seçmeni de affetmedi; merkez sağı DYP ile birlikte Meclis dışına attı.

        Son örnek de 1989 yerel seçimi...

        Özal, öteden beri milletvekili ve belediye seçimlerinin birlikte yapılmasını istedi; ancak sürekli Anayasa engeline takıldı.

        Aşmak için yerel seçimlerden 6 ay önce 25 Eylül 1988’de gittiği referandumda ise % 65 hayır oyuyla karşılaştı.

        “Merkezi idareyle uyumlu çalışacak, eli kolu bağlı olmayanları seçin” söyleminin üzerine bir de yanlış aday tercihi yapınca 1989 hezimeti % 21.2 ile geldi.

        ZORLAYAN FAKTÖRLER

        Benzer durum bu seçimde de yaşanabilir mi?

        Başta da belirttiğim gibi, listelere dönük sessizliğin hangi yönde gelişeceğini bugünden kestirmek kolay değil.

        Ancak her teşkilatın kendine göre bir zorluğunun olduğu gerçeği de görmezden gelinemez.

        Bu konuda eli en rahat parti ise CHP; çünkü önseçimle aday tercihini ağırlıklı olarak teşkilatına bıraktı.

        Eğer adaydan kaynaklanan bir sorun varsa teşkilat onu yerinde çözecek; daha yukarı taşıyamayacak.

        HDP açısından tepki üremesi söz konusu olamaz.

        Çünkü listeyi beğenmemiş olsa da HDP seçmeni % 10 baraj sorunu nedeniyle tepkisini ötelemek zorunda.

        MHP ise oy getirecek merkez sağ adayın yanı sıra, yıllardır “ülkücü kökenli” isimlerle liste yaptı; çoğunlukla da bu isimleri listenin 2-4’üncü sıralarına koydu, teşkilatı çalışmaya zorladı.

        AK Parti’deki sessizlikte ise durum farklı.

        Bir yanda toplumsal tabanının yüksek talebinin karşılanamaz olmasının yarattığı kırgınlık, diğer yanda ise 13 yıllık tek başına iktidarın devamı var.

        Politikanın sessizliği de bundan olsa gerek...

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar