Sınırların seçimi
SON iki milletvekili genel seçiminde belirsizlik neredeyse yoktu.
İktidara kimin geleceği netti, üzerinde konuşulan Anayasa’yı değiştirecek sayıda milletvekili alıp alamayacağıydı.
Tartışma ise daha çok muhalefet partileri üzerine kuruluydu...
Hangi ilde AK Parti’den arta kalan kaç milletvekilini alacağı veya bağımsız adayın seçimi kazanıp kazanmayacağı zemininde yürüyordu.
Bu seçim ise bunların ötesinde ilginç bir süreci başlattı.
Bunda, HDP’nin parti kimliğiyle seçime girmesi, CHP’nin önseçim yapmasının yanı sıra MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin son dönem siyasetinin önemli rolü var.
Özellikle de Bahçeli’nin iç güvenlik başta olmak üzere Meclis’te görüşülen yasalar karşısında devletten daha çok bireyi savunan yaklaşımı...
Sonuçta bu seçim, ilk kez bütün partileri kendine özgü bir sınıra getirip bıraktı.
Milletvekili listelerinde öze, yani kendi kaynağına dönen partilerin sınırlarına gelirsek...
En önemli sınır, dün HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın da altını çizdiği “baraj sınırı”...
Bu aslında, ötekilerin de sınırını çizen bir durum.
Çünkü, HDP’nin barajı geçmesi, AK Parti’nin tek başına iktidarının ve koalisyonun çıkıp çıkmayacağının da tayin edici unsuru...
SOL GEÇİRGENLİK
CHP seçmeni açısından da yarattığı bir başka sınır var.
Şöyle ki...
Kırsalda AK Parti’den oy emen HDP, İstanbul, İzmir, Ankara gibi metropolitenlerde CHP’den beslenecek.
Bu da CHP seçmenini tam bir paradoksa itiyor.
Çünkü, CHP seçmeni HDP’ye oy verse, ağırlıklı olarak büyük kentlerden beslenen, kırsalda yeterli oy deposuna sahip olmayan partisini aşağı çekecek.
Eğer oy vermezse, bu kez HDP baraj altında kalacağı için tek başına AK Parti iktidarının, hatta 330’u aşıp referandum yoluyla Anayasa değişikliğine gitmesinin önünü açacak.
Görünen o ki, içinde bulunduğu sınırın ne tarafına kayacağı; Bradley etkisine tutulup tutulmayacağı son tahlilde belli olacak.
AŞİRETE DÖNÜŞ
Seçmeni sınırda bırakan bir başka durum da Doğu ve Güneydoğu’da AK Parti için geçerli.
AK Parti, 2007 seçiminden bu yana aşiret odaklı adayları listesine koymama konusunda kararlı tutum sergiliyordu.
Bunu bölgenin demokratikleşmesi, ağalık sisteminin çökmesi açısından da önemli görüyordu.
Nitekim bu politikasını da tutturdu, bölgede yıllardır devam eden aşiretten olmazsa seçilemez anlayışını yıktı.
Aşiretten gelmeyen, sokaktaki bir insanın da listeye girip seçilebileceğini bölgeye gösterdi.
AK Parti, bölgedeki HDP baskısı karşısında ilk kez bu ilkesini yıktı; bu seçimde listelerine aşiret ağırlıklı isimleri yerleştirdi.
Aşiret desteği olan bazı isimleri de başvurusu olmadığı halde davet edip aday yaptı.
Bununla birlikte bütün partiler “evin içine girip siyaset yapabilen” kadını öne çıkardı.
Popüler isimler yerine, birbiriyle uyumlu kadro hareketine dayalı isimleri bir araya getirdiği aday listeleri çıkardı.
Siyaset uzun bir aradan sonra belirsizlikleri yüksek, sınır hesabı yapan seçmenle yüz yüze kaldı.
Propagandanın odağına da hayatın gerçeği ekonomi yerleşti...