Güç çatışması
BAŞTAN belirteyim, sorun tek başına Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Davutoğlu arasındaki iktidar mücadelesi değil.
Problemin temelinde güç paylaşımı var.
Çünkü, 6 bin kişinin adaylık başvurusunda bulunduğu AK Parti’de, 250 milletvekili ikbalini düşünüyor; kabinede, yönetimde yer alıp alamayacağını sorguluyor.
Milletvekili liste yarışının arkasından, kongre savaşının yaşanacağı bir sürece AK Parti ilk kez yakalanıyor.
AK Parti, Erdoğan döneminde bu süreçleri dayandığı toplumsal tabanda konsolide edip bir çıkış üretebiliyordu.
Ancak mesele güç paylaşımı olunca kimse kimsenin gözünün yaşına bakmıyor.
En son örneği Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek arasında yaşandığı gibi...
Herkes birbirini “paralelci” diye ispiyonluyor.
Adaylar arasında ispiyonlama süreci ise partinin etkin isminin vurguladığı gibi “her gün zirve yapıyor”...
İşin ilginç tarafı, tavandaki iktidar çatışmasını Erdoğan ile Davutoğlu’nun görüşmesiyle yönetebilen AK Parti, tabandaki güç savaşını veya çatışmasını durduramıyor.
Herkes herkese kaotik bir ortam içinde çelme takmakla kalmayıp bir de altını oyuyor.
YENİ DURUM
Kurumsallık ve kimlik tanımlı kadro hareketi yerine, hizmete dayalı lider partisi olma yolunda 13 yıldır ilerleyen AK Parti ilk kez böyle bir sorunla yüz yüze kaldı.
Erdoğan’ın Saray’a gitmesi nedeniyle dayandığı toplumsal tabanın “motor gücü kaybettim” kaygısına bir de bu çatışma eklendi.
Partide kapsamlı elit değişimini de gerçekleştiremeyince kafası iyice karıştı.
Dört eski bakan hakkındaki Yüce Divan soruşturması; MİT Müsteşarı’nın adaylık süreci; Şeffaflık Yasası; Merkez Bankası Başkanı odağında gelişen tartışmada Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın sert çıkışı ve çözüm süreci çatışması zaten “durağan”da ilerleyen AK Parti’ye dönük teveccühü negatife çevirmeye yetti.
ARZ YETMİYOR
AK Parti böyle bir süreçle yüz yüze kalacağını aslında görüyordu.
Çünkü 2002’de İslamcı gelenekten gelen partisinin iktidarda olmasını yeterli gören AK Parti seçmeni, 2007’de “alnı secdeye değen Cumhurbaşkanı” seçtirmesiyle dualarındaki umutlarını varması gereken noktaya taşıdı.
2010 Anayasa referandumuyla üzerindeki tahakküm ve meşruiyet sorununu aşan AK Parti tabanı 2011 sonrası iktidarda bulunabilmeyi kendisi için yeterli bulmadı.
İktidarın nimetlerinden hisse almak istedi; kamu kadrolarından ve olanaklarından yararlandı.
Ancak gelinen nokta, AK Parti toplumsal tabanının hızla değişen beklentilerini karşılamaya yetmiyor.
Artık milletvekili seçilmek, bakan olmak, parti yönetiminde bulunmak istiyor.
AK Parti ise bu kadar yüksek talep karşısında arz üretemiyor; sosyolojik tabanın siyasetine uygun sunum geliştiremiyor.
Bunun yerine merkez partilerin içine düştüğü en tehlikeli silah olan “disiplin sopası”na sarılmış bulunuyor.
ANAP ve DYP’de bu sopanın kâr etmediğini, küskünler hareketi yarattığını, sonrasında da Çankaya savaşını başlatacağını görmezden geliyor.
AK Parti 13 yıl aradan sonra ilk kez bir seçime iç tartışmasıyla giriyor.
- Orta Doğu'nun sinir uçları…1 gün önce
- Trajik zihin…3 gün önce
- Dünyanın konsültasyon raporu...5 gün önce
- Fetvasını arayan İran…1 hafta önce
- Gençleşemiyoruz...1 hafta önce
- Mr. Fico…2 hafta önce
- Elektrikli otomobil savaşı...2 hafta önce
- Anneler günü…2 hafta önce
- Güç savurması…3 hafta önce
- Nüfus kalmayınca3 hafta önce