Çatışmanın nedeni...
AK Parti’nin iktidara geldiği günden bu yana gerçekleşen tüm seçim süreçleri, muhalefetin içişlerinden doğan tartışmayla başladı.
Sondan geriye doğru gidersek...
2011 seçiminin odağında dönemin CHP Lideri Deniz Baykal ve MHP milletvekillerinin kasetleri vardı.
CHP’de lider değişimini yaşatan, MHP’yi de sıkıntıya sokan zeminde seçime gidildi.
2007 seçimi de yine muhalefet açısından tepki üreten bir süreçle başladı.
CHP’nin başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesi’nin 367 kararı Cumhurbaşkanlığı seçim sürecini tıkadı, Gül’ün seçilmesinin önünde sorun çıkardı.
Askerin yayınladığı gece yarısı bildirisi de üzerine benzin döktü.
Bütün bunların olumsuzluğu da “ulusalcı” tutum içindeki CHP’ye yüklendi.
Cumhurbaşkanı’nın seçilememesi dolayısıyla gidilen sandıktan CHP umduğunu bulamadı; ilk seçimde baraj altında kalan MHP ise tekrar parlamentoya döndü.
MHP Lideri Devlet Bahçeli de Cumhurbaşkanlığı düğümünü çözen kişi oldu.
Ardından gelen Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesine ilişkin referandum ise halkın % 68’inin desteğini aldı.
Anamuhalefet açısından olumlu bir sonuç getirmedi.
İLK KEZ ÇATIŞIYOR
Yani, geçmiş seçimlerin hepsine AK Parti, hazırlığını yapmış, örgütlenmiş, toplumsallaşmış, algı yönetimi konusundaki maharetini sergilemek için alan açmış olarak girdi.
AK Parti ilk kez bu seçime kamuoyu önünde iç çatışma yaşayan parti olarak giriyor.
Her ne kadar işin bir yanında yasalar karşısında partiyle ilişkisini kopardığı varsayılan Cumhurbaşkanı olsa da sonuçta halkın düşünsel ardılında Erdoğan hâlâ partinin doğal lideri...
Hatta, partinin en etkin nüvesi...
Bu durumda iki gündür herkesin üzerinde durduğu şu sorunun yanıtının bulunması gerekiyor:
“Seçime 2.5 ay kala AK Parti’de yaşanan bu çatışmacı görüntü ve kafa karıştıran söylemlerin nedeni ne?”
AK Parti’nin kurmay kadrosu dün bu algıyı kırmaya uğraştı.
Cumhurbaşkanı ile Başbakan’ın görüşüp anlaştığı belirtilip, olumsuzluk Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a yüklenerek çözülüp aşılmaya çalışıldı.
Bu arada da “Aslında süreç konusunda Başbakan ile Cumhurbaşkanı farklı düşünmüyor” vurgusu yapıldı.
Bundan sonra gelecek açıklamaların da Cumhurbaşkanı’nın söylemlerinden farklı olmayacağı belirtildi.
Bu da gösteriyor ki, 4 eski bakan hakkındaki Yüce Divan oylaması; Şeffaflık Yasası; İç Güvenlik Paketi; MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın adaylığı ve başkanlık sistemi süreçlerinde yaşananlar burada da gerçekleşecek.
Hükümet, Erdoğan’ın çerçevesini çizdiği ölçüde çözüm sürecini yürütecek.
EROZYONU KESMEK
Bu noktaya gelinmesindeki neden de hiç kuşkusuz son dönemde yapılan anketler.
Gelen sonuçlara göre Dolmabahçe buluşması Batı’da, “Hükümetin ne yaptığını anlamıyoruz, taviz üstüne taviz veriyor” diye karşılanmış.
Doğu ve Güneydoğu’da ise HDP’ye yaramış.
Yani her iki cephede de kaybeden AK Parti olurken, MHP ve HDP’ye doğru bir erozyon başlamış.
Erdoğan da siyasi birikimi ve tecrübesiyle bunu gördüğü için Doğu ve Güneydoğu’da oy pınarı olmuş Kürt kökenli mütedeyyin seçmene mesaj vermek için HDP’ye yükleniyor.
Batı’daki seçmene de “Sigorta benim, kaygılanmayın” mesajı yolluyor.
Ancak ne olursa olsun, AK Parti ilk kez bir seçime iç çatışma görüntüsüyle giriyor.