Adli emanete de alınmamış
BİR başka krize dönük soruşturma için dün Ankara Adliyesi’ne gittim; bir saat sonra bir başka krizin detay bilgileriyle döndüm.
Döndüğümde ise edindiğim bilgilerle çelişki içeren bir başka açıklamayı da masamda buldum.
Sözünü ettiğim, “kozmik oda soruşturması”...
Açık tanımıyla, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın evinin çevresinde gözetlemede bulundukları gerekçesiyle gözaltına alınan askeri personelle ilgili soruşturma...
Uzun süren uğraş sonrası soruşturma dosyası kapanınca, ‘kozmik oda’da devlet sırrı niteliğindeki bilgi ve belgelerin herkesin görebildiği konumlarda kaldığı da ortaya çıkmış.
Hatta, hâkim dışında hiç kimsenin görmemesi gereken belgelerin TÜBİTAK’a yollanıp kopyalarının alındığı da tespit edilmiş.
Hem Ankara Adliyesi’nde konu hakkında bilgisi olanların aktarımları hem de dün Genelkurmay Başkanlığı’ndan yapılan açıklama örtüşüyor.
Ancak belgelerin ortada kalışına ilişkin süreç konusunda da çelişki yaşanıyor.
SADECE HÂKİM BAKAR
Şöyle ki...
Adliyede anlatıldığına göre Arınç’a suikast düzenleyeceği iddia edilen askeri personel, kozmik bilgilerin saklandığı Ankara Seferberlik Başkanlığı’nda çalıştığı için orada arama yapılmak isteniyor.
Arama için de talebe uygun olarak onların görev yaptığı oda gösteriliyor.
Yani iddia edildiği gibi yanlış bir odaya yönlendirilmiyor.
Ancak savcı ısrarla diğer odalara da girmek istiyor; burada devlet sırlarının bulunduğu belirtilip izin verilmiyor.
Bunun üzerine mahkeme kararıyla “sadece hâkimin görmesine olanak tanıyacak” ölçüde müsaade ediliyor.
Hâkimin inceleyip kopyalarını aldığı belgelerin dışarı çıkarılmasına da kanunun yasaklayan hükümleri çerçevesinde müsaade edilmiyor.
Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığı’ndaki özel bir odada mühürlenerek muhafaza altına alınıyor.
Suikast kapsamına girmeyen, seferberlik anında devletin kimi dost, kimi düşman bileceğini belirten belgelerin neden kopyalandığı sorgulanmıyor; bu konuda gelen tepkilere de herkes kulak kapatıyor.
‘TAŞINIYORUZ, ALIN’
Adliyede konuya hâkim olanların iddiasına göre aradan 3 yıl geçtikten sonra Silahlı Kuvvetler’den, “Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığı’nı taşıyoruz, burada zapt altına aldığınız devlet sırrı niteliğindeki belgeleri alın” çağrısı geliyor.
Hatta bu çağrı birkaç kez yineleniyor.
Soruşturmayı yürüten savcılık da devlet sırrı niteliğinde olduğunu, hâkim dışında kimsenin görmesinin yasal olmadığını belirtmek yerine mahkeme kararıyla belgeleri istiyor.
Daha ilerisi, bunu isterken bilgisayardan alınmış imajların dökümlerinin yapılacağını da vurguluyor.
Asıl sorun da bundan sonra başlıyor.
Çünkü belgeler savcılığa teslim edildikten sonra “adli emanete” alınmıyor.
Konuyla ilgili kişinin dün aktardığı gibi “savcılık odalarında veya koridorlarında gezip dolaşan herkesin rahatlıkla ulaşıp okuyabileceği, kopya alabileceği, isterse alıp götürebileceği duyarsızlık içinde ortada bırakılıyor”...
Kimse de devlet sırrı niteliğindeki belgelerin bu halinden rahatsızlık duymuyor.
Ne zaman TÜBİTAK’a gönderilip alınmaması gereken imajlarının alındığı bilgisine ulaşılıyor, o zaman herkes uyanıyor.
Konuyla ilgili bir yetkilinin şu sözleri de her şeyi anlatmaya yeterli:
“Bazı belgelerin adliyeye gönderilip emanete alınmaması da, TÜBİTAK’a gönderilip denetlenmemesi de hataydı. Soruşturmada baştan sona hata üstüne hata yapılmış.”