Denge denetim
KISACA, “erklerin birbirlerinin güçlerini dengelemesi ve denetlemesi” olarak bilinir.
Bir erkin diğeri üzerinde üstünlük kurmasının önüne geçer, azınlığı çoğunluktan korur.
Devletin kilit kurumlarının, birbiriyle olan ilişkilerini dizayn eder.
Kurumların özgün işlevlerini tek başlarına, diğerinin hâkimiyetine sokmadan bağımsız yürütmesini sağlar.
Üyelerinin özgür, bağımsız, özgür iradeleriyle karar almasını kolaylaştırır.
Bütün bunları sıralamamın nedeni, dün Prof. Dr. Zühtü Arslan’ın seçimiyle yeni başkanına kavuşan Anayasa Mahkemesi’nin son 4 yılda sergilediği performans.
KILIÇ’IN ÖNEMİ
Bir de görevinde 1 aydan daha fazla süresi olmasına karşın yenisinin seçilmiş olması dolayısıyla, “İki başkan olmaz” deyip “topal ördek” durumunda kalmamak için emekliye ayrılan Haşim Kılıç’ın yönetim anlayışı...
Şunu belirtmem gerekir ki, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) bireysel başvuru hakkını referandumla elde etmesinden sonra sergilediği performans, “denge ve denetleme” açısından oldukça başarılıydı.
3 yıl önce Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi başta olmak üzere, Avrupa Parlamentosu, AB Komisyonu ve onların hukuki danışma organı Venedik Komisyonu’ndan tepki gören AYM, bunların sonucunda övgü odağı haline geldi.
Teslim etmek gerekir ki, AYM’nin tüm üyelerinin yanında bu başarıda Haşim Kılıç’ın rolü de büyüktü.
Çünkü Twitter, Youtube, Facebook kararlarının hemen hepsinde denge denetleme sistemini ödünsüz, hem de tüm okları üzerine toplayarak çalıştırdı.
“Sonra bana ne derler?” yaklaşımından uzak durdu; daha önemlisi katılmadığı kararların bile arkasında durup sonuna kadar savundu.
YERGİDEN ÖVGÜYE
Bugün eğer Türkiye hakkında uluslararası kurumlardan övgüler yükseliyorsa veya en azından sert eleştirilerin tonu bir nebze düştüyse bunda Kılıç’ın önemli katkısı var.
Bunu göstermek için kısa süre önce bir öğle yemeğinde sohbet etme fırsatı bulduğum Venedik Komisyonu Başkanı Gianni Buquicchio’nun şu sözlerini aktarmam yeterli:
“AYM özellikle son kararlarıyla, (Twitter, Youtube) özgürlüklerin ve insan haklarının koruyucusu, demokrasinin destekçisi haline geldi.”
Tabii ki bütün bunlar tek başına Kılıç’ın çabasıyla hayat bulmuş uğraşlar değil.
Ancak, AYM’nin başında dün kendisinin de vurguladığı gibi “her iktidar döneminde linç edilmek istenen” Kılıç olmayıp, iktidar ile çatışmaktan geri duran bir kişi olsaydı, bunlar olmazdı.
Şunu da vurgulamalıyım ki, dün adaylık yarışında Zühtü Arslan’a karşı seçilemeyen Başkanvekili Serruh Kaleli’nin katkısı da bu yolculukta önemliydi.
Kaleli’nin milletvekillerinin serbest kalması, sosyal medya kısıtlarının kaldırılması konusundaki uğraşları kamuoyu tarafından pek bilinmez.
Ama bilenler de çalışkanlığına her daim şapka çıkarır. Dolayısıyla Anayasa ve insan hakları çalışmaları bulunan, 2009’da Kürt açılımını Polis Akademisi’nde başlatan Zühtü Arslan’ın başkanlığına AYM yüksek bir eşikte bırakıldı.
Sonuç olarak Yüksek Mahkeme algısının bu eşiğin altına her inişi ve yükselişinin getirisi, tek tek AYM üyelerine değil Arslan’a yazılacak.
- Orta Doğu'nun sinir uçları…1 gün önce
- Trajik zihin…3 gün önce
- Dünyanın konsültasyon raporu...6 gün önce
- Fetvasını arayan İran…1 hafta önce
- Gençleşemiyoruz...1 hafta önce
- Mr. Fico…2 hafta önce
- Elektrikli otomobil savaşı...2 hafta önce
- Anneler günü…2 hafta önce
- Güç savurması…3 hafta önce
- Nüfus kalmayınca3 hafta önce