Paris'ten sonra
SURİYE’de radikal dini örgütlerin aktif rol almasından bu yana Ankara stratejisini doğru bir zemine oturttu.
Bölgede çatışan örgütler, sınırın hemen yanı başında birbirlerine kıyasıya ateş ederken, Türkiye tarafına bir merminin düşmemesine gayret göstermesinin nedeni de bu stratejinin yansımasıydı.
Çünkü Ankara onları bu denklemde, uyguladığı iletişim stratejisi sayesinde tutabildi.
Onlar da bu stratejiye yüksek oranlı ihanette bulunmadı...
Ne Kobani’nin sorununu Suruç’a, ne de Telabyad’ın meselesini Akçakale’ye aktardı.
Mermiler gibi güneyin sorunu sınır telini geçip kuzeye düşmedi.
Bu politika, 2 milyonu aşkın mülteciye karşın Türkiye’nin içeride rahat etmesinin de yöntemi oldu.
En sorunlu bölgelerinde bile teröre yol açmadı.
TEPKİ AZALTICI
Ancak nasıl 11 Eylül o gün uygulanan politikanın değişmesine neden olduysa, Paris katliamı da bugünkü politikanın değişmesini zorunlu kılacak.
En azından her şey eskisi gibi olmayacak.
Nedeni de önceki gün Paris’te, terörü lanetlemek için yapılan, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun da katıldığı yürüyüş.
Çünkü o yürüyüşün mesajı açıktı: “Bundan böyle terörle mücadelede burada yürüdüğümüz gibi ortak hareket edeceğiz...”
Almanya’da Şansölye Merkel ile yaptığı basın toplantısında Davutoğlu da bu mesaja paralel açıklamada bulunarak, “Paris’te omuz omuza yürümekten çok mutlu olduk” dedi.
Davutoğlu, Türkiye’nin IŞİD’e karşı politikasında değişiklik olup olmayacağı sorusuna, “IŞİD’den en fazla zararı Türkiye gördü” yanıtını vererek duruşunu gösterdi.
Bu aşamada Batı’nın yabancı savaşçılar konusunda Türkiye’ye destek olmamasını da eleştirdi.
Fransa’daki ile aynı güne denk gelen İstanbul saldırısına Batı’dan tepki gelmemiş olmasına da hayıflandı.
Yakınıyor olsa da aslında bu Türkiye’nin terör olayları karşısında aldığı pozisyonun bir yansıması...
Çünkü Türkiye bugüne kadar kendisine yapılan saldırılar karşısında tepki yükseltici olmak yerine, tepki azaltıcı politikaları uyguladı.
HSBC olayında da, 52 kişinin ölümüne neden olan Reyhanlı saldırısında da aynı davranışı sergiledi.
Fransa’daki gibi olaya karşı tepkiyi yükseltmek yerine, tam tersine alçaltıcı, hatta bu konuda teskin edici politikalara yöneldi.
YENİ DURUM
Bunu da iletişim stratejisinin sekteye uğramaması, sınırının dibinde çatışan terörün kendine sıçramaması için yaptı.
Ancak Batı’nın Paris saldırısı sonrası radikal dinci örgütlere karşı daha ağır tedbirler alma yönündeki kararlılığı, bu politikanın sürdürülmesinin önündeki en önemli engel olacak.
Batı, Türkiye’nin “idare-i maslahat” tutumundan çıkıp çok daha sert ve görünür yaptırımlara yönelmesini isteyecek.
Buna Tatvan’da belediyeye ait billboard’larda önceki gün asılan Paris katliamını destekleyen afişler eklendiğinde, eleştirel baskı daha da yükselecek.
Türkiye’nin üzerine doğru gelen zeminden çıkmasının tek yöntemi de belli.
Ortadoğu’da zaten her birinin bir sahibi olan mezhepçi politikalar yerine, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti duruşunu daha baskın sergilemesidir.
Yoksa başı çok ağrır...