Önseçim mi?
HER üç siyasi parti de benzer sancıyı yaşıyor.
Bir yandan genel seçim hazırlıkları sürerken, diğer yandan kongre veya kurultay yarışları yaşanıyor.
İki sürecin üst üste gelmesi de doğal olarak kurultay/kongreleri, var olan yapılanmasından daha çok seçim odaklı hale getirmiş bulunuyor.
Sorun da tam bu noktada baş gösteriyor.
Yani, genel merkez yönetimleri, kongrelerden mücadeleyle çıkıp gelmiş teşkilatın sesini aday listesi belirlemesinde ne kadar dinleyecek?
Çünkü siyasi parti liderleri, kurultay/ kongre konuşmalarında önseçime ağırlık vereceğini açıklamıştı.
CHP Lideri Kılıçdaroğlu da “Milletvekili listesinin % 85’i önseçim sonucu oluşacak” sözünü vermişti.
Geldiğimiz noktada çok değil, bundan en fazla 4 ay önce verilmiş olan sözlerin yerine getirilme şansı var mı?
GÜÇLÜ KAYBEDER
Son dönem Meclis kulislerinde veya genel merkez çevrelerinde yapılan sohbetlerden anlıyorum ki önseçim konusunda merkez yönetimler bu kez de çok niyetli değil.
Nedeni de aslında siyasi partilerin üye yapılarının sağlıksız olmasına dayanıyor.
Bir de siyasetin önseçim kurumunu yıpratıp kullanılamaz hale gelmesi.
TESAV Başkanı Erol Tuncer dünkü sohbetimizde geçmişten güzel örnekler verdi.
Aktardığına göre siyasi partiler 1980’e kadar eksiksiz önseçime başvurdu.
Çünkü DP, 1957’de ilk kez merkez yoklaması yaptı, örgütün çalışmaması dolayısıyla parti kötü sonuç alınca bir daha kimse bu yola gidemedi.
Ancak 1965 seçimi öncesi kanuna, “Bir ilde önseçim için yeterli başvuru olmaz ise merkez yoklaması yapılır” hükmü konuldu.
Genel merkezler de “Yeteri kadar başvuru yok” gerekçesiyle bazı yerlerde önseçimden uzak durmanın yolunu buldu.
1980 darbesine kadar da süreç bu şekilde ilerledi.
ANAP hükümeti 1987’de seçim yasasında değişiklik yaparak, merkez yoklamasını kalıcı hale getirmenin yolunu açmaya çalıştı.
Ancak SHP’nin Anayasa Mahkemesi’ne başvurusu sonucu iptal oldu.
UMUT YOK
Yapılan düzenlemelerle merkez yoklaması, genel merkezler için önceden ilan edilen bir uygulama haline geldi.
Bu noktaya gelmesindeki neden de siyasi partilerin üye yazımlarının sağlıklı olmaması.
Nitekim, Tuncer’in de dün verdiği örnekteki gibi, bir siyasi partinin ilçe başkanının, o bölgedeki Ziraat Odaları Birliği üyelerini bir gecede partiye kaydettirip önseçimi kazanmış olması da genel merkezlerin eline önemli koz verdi.
Sonuçta son 20 yıldır merkez yoklaması, önseçimin ilerisine geçti, hatta vazgeçilmez bir unsuru haline geldi.
Bugün liderlerin verdiği söz doğrultusunda önseçim yapılabilir mi?
Siyasette etkin bir ismin dün söylediği şu söz dikkat çekiciydi:
“Bugün en popüler siyasetçilerimiz veya genel başkanlar gelsin Anadolu’nun bir ilinden önseçime girsin, baksınlar bakalım kaçıncı çıkarlar?”
Aslında bu soru her şeyi özetlemeye yetiyor.
Üyelik aidatı ödenmeden, üyeler partide en az üç veya dört kez aktif görevde bulunmadan gidilen bir önseçimin getirisinin ne olacağı bellidir.
O nedenle bu seçimde de merkez yoklamasının ötesine geçileceği konusunda kimse umut içinde olmasın.
- Tropikleştik…2 gün önce
- Orta Doğu'nun sinir uçları…4 gün önce
- Trajik zihin…6 gün önce
- Dünyanın konsültasyon raporu...1 hafta önce
- Fetvasını arayan İran…1 hafta önce
- Gençleşemiyoruz...2 hafta önce
- Mr. Fico…2 hafta önce
- Elektrikli otomobil savaşı...2 hafta önce
- Anneler günü…3 hafta önce
- Güç savurması…3 hafta önce