Heves Kırılınca
Türk gibi başlayıp Alman gibi bitirmek!
Bence bizim için söylenen en kötü tabirlerden biri de bu! Bu laf insana dokunuyor çünkü; doğruluk payı var! Her ne işe kalkışırsak kalkışalım, başta hevesli oluruz sonra da o hevesimiz yavaş yavaş kaybolur. Neden?
Paragözlülükten
Tembellikten
Disiplinsizlikten
Almanlar ise işe operatördonukluğunda yaklaştıklarından heves meves olmaz onlarda. Bilemiyorum belki de araya duygu gibi bir romantizm katmadıkları için yaptıkları işler de hepaynı kalitede oluyor.
Hevesli olmak başta iyidir ancak; onu kaybetmemekte gerekir. Bizim bu konudaki basiretsizliğimizi ne yapmalı? Bizde bir kusur varsa o da karşımıza çıkan ufak engellerde bile hemen hevesimizi kırmamız! Bununla ilgili tonla örnek verebilirim.
Paragözlülük tarafına bakalım
Milyon dolarlar kazanabileceğimiz bir sporda –Formula 1’de- yaşadıklarımız. Sen kalk tonla parayı piste yatır, kısa zamanda yoktan var et sonra da aynı hızla takvimden çık, hem de geri dönmemek üzere. Ortada pist yokken takvime girişimize nasıl ki dünya şaşırdı, aynı şekilde yapılan onca yatırım ve tanıtımın ardından hızlı çıkışımıza da dünya seyirci kaldı.
Pistin yapım aşamasında canla başla çalışan insanlara ne oldu, bileniniz var mı? Ben söyleyeyim, o insanlar sıkıldılar, uğraşmadılar! Yarışlar İstanbul Park’ta yapılıyorken çoğu kurum “Bizim işimiz değil” “Bizim görevimiz değil” “Biz o işlerle de ilgilenemeyiz” tarzında hareket etti ve sonuç hüsran oldu! Sonra rakı masalarında yine o tabiri “Abi zaten Türk gibi başlayıp Alman gibi bitireceksin”i duymaya başladık.
Tembellik kısmına bakalım
Etkinlik ajanslarını ele alalım. İstanbul’da etkinlik ajanslarında çalışan insanlar her Allah’ın günü tonlarca fikir üretiyorlar. İnsanların eğlenebileceği, katılım sağlayabileceği projelerin haddi hesabı yok. Nereden mi biliyorum? Her gün tonla mail düşüyor ve o tip firmalarda çalışan arkadaşlarım çok… Fikir güzel, proje tutar ee seni tutan ne? Sponsor! Kapı kapı dolaşıp sponsor bulmak, onları ikna etmek zor. Arkadaş fikir güzel, azıcık üzerinde kafa patlat, firma araştır ve işin peşini bırakma. Ama yok kim uğraşacak şimdi?
Onun yerine zıkkım festival deyip para kazanmak daha kolay: Çiğ köfte festivali, lahmacun festivali, pizza festivali, çay festivali, kahve festivali diye liste çoğalır durur. Bir kere yemek tuttu ya artık bu işin baharatına kadar yolu var…
Disiplinsizlik konusuna gelince
Ulaşıma dokunalım: Bakırköy sahil yolu… Eskinin kaçış yolu, şimdilerin E-5’i oldu. Öyle ki artık sarı dolmuşlar bile sahil yolunu kullanmıyor. Marmaray hattı geçeceği için yolda öyle bir çalışma var ki evlere şenlik. Kargacık burgacık yönlendirmeler, çoktan rahmetli olan trafik ışıkları, E-5’den beter bir görüntü çiziyor. Üstelik 2 yıldır! Marmaray açıldı, Yenikapı miting alanı eklendi ama yol halen daha düzelmedi. Bangır bangır insanlara ulaşımdaki yenilikler anlatılıyor ancak, bitmeyen yolun kime ne faydası var?
Bizde şahane fikirler, on numara projeler üretilir. Ancak her şeyde olduğu gibi yine satmakta, organize etmekte yetersiz kalırız. Olan da çöpe giden canım fikirlere olur. Üzerine bir de “Türk gibi başla Alman gibi bitir” diye alay konusu oluruz.
Ah şu hevesimiz kırılmasa neler yapacağız da sürekli engelleniyoruz.
Bir de yabancı arkadaşlarımızla konuşurken “Aslında öyle değil” diye başlayan açıklamalar pek çoğumuzun yaşadığı bir sıkıntıdır. Olayları en ince detayına kadar anlatıp haklılık payımızı arttırmaya çalışıyoruz. Ancak tüm bu gayretler ne yazık ki, gerçeği değiştirmiyor. Biz başladığımız işleri aynı hevesle bitiremiyoruz!