'Geliyorum' diyen felaket
FİLMİN NOTU: 6.5
2010’da Meksika Körfezi’nde yaşanan petrol platformu faciasını anlatan ‘Deepwater Horizon: Büyük Felaket’ (Deepwater Horizon) ABD ile aynı anda Türkiye’de de gösterime girdi.
GERÇEK hayat hikâyelerine dayanan felaket filmlerine çok sık rastlanmaz. Felaket söz konusu olduğunda, Hollywood genelde hayal gücünü tercih eder. Çünkü tür, yapısı gereği abartıya, gösterişe meyillidir ve gerçeğe bağlılıktan hoşlanmaz. Ama 2010 yılında Meksika Körfezi’nde, açık denizde infilak eden bir petrol platformunda yaşananlar, tam da Hollywood’un istediği türden bir felaket hikâyesi içeriyor. Bir gazete makalesinden filme uyarlanan ‘Deepwater Horizon’, felaket filmi klişelerinin neredeyse tümünü barındırıyor. Gerçek hayatın Hollywood klişelerine yaklaştığı bir film bu... Üstelik, her felaket filminde olduğu gibi öykünün merkezinde yine bir aile babası var.
İKİNCİ BÖLÜM
heyecanlı Film, platformda çalışan elektronik teknisyeni Mike Williams’ın (Mark Wahlberg) olay sabahı, eşinin (Kate Hudson) yanında uyanmasıyla başlıyor. Kahvaltıda küçük kızının anlattıklarından sadece ne iş yaptığını öğrenmiyoruz. Basınç nedeniyle patlayan gazoz, filmde şahit olacağımız felaketin minik bir modelini de sunuyor bize... Sonra teknisyen Andrea (Gina Rodriguez) ile açık sözlü, dürüst şef Jimmy Harrell’i (Kurt Russell) tanıyoruz. Hikâyenin iyi ve aklı başında kahramanlarını gündelik hayatın içinde görüp inceledikten sonra petrol şirketinin yetkilileri çıkıyor karşımıza. Vidrine rolündeki John Malkovich’in başını çektiği bu ekip, iş güvenliğini ikinci plana atan, yegâne amaçları kârı maksimize etmek olan yöneticilerden oluşuyor. Jimmy Harrell ile ekibi, daha fazla test ve güvenlikte diretirken, onlar sondajın hemen başlamasında ısrar ediyorlar. Basınç testinin normal çıkmasıyla petrol şirketinin istediği oluyor ve sondaj başlıyor...
Yönetmen Peter Berg, iki ekip arasındaki çatışma boyunca deniz dibinde yaşanan sarsıntıları bize kısa ara planlarla gösteriyor ve ses efektleriyle patlamanın yaklaştığını önceden hissettiriyor. Gerçekleşen patlamayı ve platformda verilen yaşam mücadelesini anlatan ikinci bölümdeyse ‘Deepwater Horizon’ heyecanlı ve gösterişli bir felaket filmine dönüşüyor. Peter Berg’in, bu bölümde patlama ve sonrasında olup bitenleri görüntü, kurgu ve ses açısından tatmin edici bir şekilde aktardığını söyleyebiliriz.
BİR OLAYIN PERDE ARKASI
‘Deepwater Horizon’, şirketin kâr odaklı vizyonunun yarattığı tehlikeleri vurgulayarak puanlarını yükselten bir film. Senaryo, sondaj işinin gerçek sahibi emekçilerle sermaye temsilcileri arasındaki çatışma üzerine kurulsa da keskin bir sistem eleştirisinden söz etmek zor.
‘Battleship’, ‘Lone Survivor’ gibi filmleriyle tanıdığımız Berg, daha çok sorumlu işçiler-sorumsuz yöneticiler ekseni üzerinden ilerlemeyi tercih etmiş. Petrolün Meksika Körfezi’ndeki doğal yaşama verdiği zararlardan pek söz edilmiyor oluşu rahatsız edici. Ama 6 yıl önce dünya gündemine damgasını vuran bir olayın perde arkasındaki çarpıcı gerçeklere şahit olmak için seyredilebilecek bir film.
- Üç film, tek hikâye20 saat önce
- 'Yurt': Baskıyla büyümek…4 gün önce
- Bir rekabet komedisi: 'Çılgın Kahvaltılık'1 hafta önce
- 'Maymunlar Cehennemi' efsanesi sürüyor1 hafta önce
- Yasaları umursamayan ataerkil düzen2 hafta önce
- Aşk ve özyıkım2 hafta önce
- Manastırda gerilim ve dehşet: 'Arınma'3 hafta önce
- Dublörlere yazılmış aşk mektubu3 hafta önce
- 'Gün eksilmesin penceremden'4 hafta önce
- Amerikan 'İç Savaş'ını hayal etmek1 ay önce