Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        14 Mayıs'ta yapılacak milletvekilliği seçimlerinde Saadet, DEVA, Gelecek ve Demokrat Parti'nin CHP listelerinden girme kararı aldığı söyleniyor.

        Fakat müzakere süreci hâlâ devam ediyor, henüz kesin bir anlaşmaya varılmış değil.

        Peki bu hem Millet İttifakı hem de bu 4 parti için doğru karar mı?

        Demokrat Parti’yi bir kenara ayıralım zira merkez sağda duran küçük bir parti olarak CHP listesinden seçime girmesi şaşırtıcı değil.

        Saadet, DEVA ve Gelecek partileri için ise durum farklı. Muhafazakâr partiler olarak CHP listesinden seçime girmeleri birkaç milletvekili çıkarmalarını sağlasa bile toplamda oylarını negatif yönde etkileyecektir.

        Bu ülkede CHP’ye asla oy vermeyeceğini söyleyen milyonlarca eski nesil seçmen var.

        Oysa AK Parti’den kısmen kopan kararsız seçmenler için bu partiler bir alternatif oluşturabilirdi.

        Özellikle erken tarihte kurulacak, özgün bir duruşa sahip bir “İttifak içi ittifak” modeli bu potansiyeli yükseltebilirdi.

        Duyduğum kadarıyla DEVA Partisi böyle bir ittifakı ancak kendi logosu altında olursa kabul edeceğini söyleyince birliktelik sağlanamadı.

        Saadet Partisi’nin tüm çabalarına rağmen 3 muhafazakâr parti bir araya gelmeyi başaramadı.

        Hele de ki Yeniden Refah Partisi’nin kendi listeleri ve logosuyla seçime girme özgüveni gösterdiği bir ortamda 3 muhafazakâr partinin CHP listelerinden seçime girmesi onları seçmen nezdinde iyiden iyiye küçültecektir.

        Aslında İYİ Parti listelerinden girseler ortaya güçlü bir sağ blok çıkabilirdi.

        Fakat 6’lı Masa'daki anlaşmazlıklar ve İYİ Parti’nin kendini farklı bir noktada konumlandırması böyle bir işbirliğine ortam yaratmadı.

        Muhafazakâr partilerin kendi imajı bir yana CHP listelerinden girme kararı Millet İttifakı’nın toplamda sağ muhafazakâr seçmenden alacağı oyları da azaltacaktır.

        Ayrıca CHP içinde ve tabanında rahatsızlık yaratacaktır.

        AK Parti kökenli olmaları nedeniyle DEVA ve Gelecek’ten hazzetmeyen CHP’li seçmen onların adaylarına oy vermeyi içine sindiremeyebilir.

        Ve bu durum Memleket Partisi’ne yönelişi artırabilir.

        Sözün özü; varlıklarını Meclis’te sürdürebilmek adına aldıkları bu karar büyük resimde hem 4 sağ partiye hem de ittifakın tümüne zarar verebilir.

        AK Parti'nin bu gelişmeyi sevinçle karşılayacağı şüphesiz...

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        İki partiye birden kurşun tesadüf mü?

        Geçen hafta İYİ Parti İstanbul İl binasına iki adet kurşun isabet etmesi endişeye yol açmış, Emniyet Müdürlüğü olayın bir inşaat bekçisinin hırsız kovalarken ateş açması soncu meydana geldiğini açıklamıştı.

        Söz konusu bekçinin serbest bırakılması ve daha detaylı bir açıklama yapılmaması İYİ Parti’den gelen tepkilerin sürmesine neden olmuştu.

        İYİ Parti lideri Meral Akşener olaydan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı sorumlu tutmuş, grup konuşmasında kürsüden mermi fırlatarak sert açıklamalar yapmıştı.

        AK Parti kurmayları ise bu tavrı nedeniyle Akşener’i eleştirmiş, Cumhurbaşkanı Emniyet ‘in bekçi açıklaması nedeniyle Akşener’in kendisinden özür dilemesi gerektiğini söylemişti.

        Dün CHP İstanbul İl Başkanlığı’na da ateş açılması endişeleri artırdı. Neyse ki kurşunlar binaya isabet etmemiş

        Canan Kaftancıoğlu dün “05.00 sularında CHP İstanbul İl Başkanlığımıza 6-7 el ateş edilmiştir. İlk belirlemelere göre İl Başkanlığımıza isabet eden mermi bulunamamış, olay mahallinde boş kovanlar bulunmuştur" dedi.

        İstanbul Valiliği de bir açıklama yaparak “Elde edilen kamera görüntülerinde "Otoyolun ikinci şeridinde hızla seyreden bir araçtan havaya ateş edildiği tespit edilmiştir. Yapılan çalışmalarda, yol kenarında 9 mm çapında 2 adet kovan bulunmuştur. Konuyla ilgili başlatılan incelemeler devam etmektedir” denildi.

        Bir haftada iki muhalefet partisinin benzer bir olayla karşılaşması kötü bir tesadüf mü yoksa birileri seçime giderken provokasyon mu yapıyor?

        İşin aslını ortaya çıkarmak iktidarın vazifesidir. Sorumluları yakalayıp adalete teslim ederek kafalardaki soru işaretlerini gidermek zorundalar.

        Karanlık odakların ortamı bulandırmasına asla müsaade edilmemeli.

        Muharrem İnce ikna edilebilir miydi?

        Muharrem İnce ikna edilebilir miydi?
        0:00 / 0:00

        Muharrem İnce’nin millet ittifakına katılmama kararı sonrası Memleket Partisi ve CHP arasında karşılıklı suçlamalar dönemi başladı.

        Muharrem İnce, Kemal Kılıçdaroğlu ile yaptıkları görüşmede kendisine ittifakla ilgili hiçbir teklif yapmadığını söylemişti.

        Bunun üzerine Habertürk TV’de yayına katılan Kılıçdaroğlu “Orada değil ama teklif yapıldı. Ayrıntılara girmek istemem. 14 Mayıs sonrasına dair bir teklif mi? Öncesi de sonrası da. Bir teklif yapıldı ama üzerinde uzlaşılamadı. Biz üzerimize düşeni yaptık" dedi.

        Fikri Sağlar ve Engin Altay da dün İnce’ye teklif götürdüklerini fakat onun kabul etmediğini iddia ettiler.

        Eski CHP milletvekili ve Parti Meclisi Üyesi Fikri Sağlar, görüşmeyi bizzat kendisinin gerçekleştirdiğini söylerken, CHP Grup Başkanvekili Engin Altay İnce ile Kılıçdaroğlu’nun ziyareti sonrasında iki kez görüşüldüğünü duyurdu.

        Buna karşılık İnce de yeni bir açıklama yaparak “Dolaylı görüşmelerde ilkesel bir ittifak yapılabileceği muhataplara iletilmişse de partimizi ziyaretleri öncesinde bir geri dönüş olmamıştır. Bütün kamuoyu gibi bizde de (her ne kadar ziyaret adayların kesinleşmesine 24 saat öncesine bırakılmışsa da) partimizi ziyaretlerinde birinci ağızdan bir görüşme olur beklentisi oluşmuşken, meselenin yakınından bile geçilmemiştir. Daha sonra kamuoyunda bu konu ile ilgili tepkileri bastırmak için olsa gerek adayların kesinleşmesinden sonra hatırlı dostları araya sokarak bazı teklifler yapılıyormuş gibi yapılmıştır" ifadelerini kullandı.

        Gelinen noktada İnce’nin haklı olduğu kanaatindeyim.

        İnce teklifin bizzat Kılıçdaroğlu’ndan gelmesini bekledi.

        Dahası bu görüşmenin çok geç bir tarihe bırakılmasını da gönülsüzlük alameti olarak yorumladı.

        Belli ki Kılıçdaroğlu ise aracılar vasıtasıyla bir nabız yoklasa da İnce ile pazarlığa girmek istemedi.

        İşin aslı iki taraf da birbirinden hazzetmiyor.

        Muhalif seçmen kızmasın diye iki taraf da bu birlikteliğin karşı tarafın tutumu nedeniyle mümkün olmadığını söyleyerek suçu karşıya atıyor.

        Günün sonunda ortaya çıkan tablo CHP adına bir siyasi hesap hatasıdır.

        İnce’nin oylarının son düzlükte yükselebileceğini öngöremediler.

        6’lı Masa'ya Memleket Partisi’ni davet etmek istemediler.

        Gerçi İnce de her fırsatta muhalefete sert eleştiriler getirerek bu birlikteliği zora soktu.

        Fakat siyasette maharet 50+1’in mevzubahis olduğu bir seçimde ittifakı olabildiğince genişletmektir.

        Kılıçdaroğlu geçmişten gelen anlaşmazlıkları ve şahsi kızgınlıkları bir kenara bırakıp, bir şekilde İnce’yi kendi safına çekmeyi başarmalıydı.

        Bu arada muhalif kesimin İnce’ye ve onu destekleyenlere yönelik küçümseyici ve suçlayıcı tavrı da son derece problemli

        Bekir Ağırdır, "İnce'nin oyu neden arttı, Millet İttifakı bunu anlamalı. Gençler diğerlerinde umut görmedikleri için 'Muharrem İnce' diyor. Gençlerin tepkisini görünür kıldı diye İnce'yi eleştirmek işin en kolayı. Millet İttfakı’nın Muharrem İnce ile sağlıklı bir diyalog kurması gerekiyor çünkü bu durum seçimi ikinci tura kalması riskini içeriyor ve iktidarın kazanma ihtimalini güçlendiriyor" demiş.

        Bu tespitlere katılmamak mümkün değil. CHP çevreleri İnce’ye karşı üstenci bir tavır alarak onu adaylıkta kararlı hale getirdikleri gibi, seçim ikinci tura kalırsa Memleket Partisi tabanının CHP liderine oy verme olasılığını da zorlaştırıyorlar.

        Renkli bir Meclis geliyor

        Renkli bir Meclis geliyor
        0:00 / 0:00

        2000’li yılların iddialı iki liberal ismi Cengiz Çandar ve Hasan Cemal HDP’nin yeni partisi Yeşil Sol’dan milletvekili adayı olmaya karar vermiş.

        Her iki isimde geçmişte askeri vesayetle mücadele ve Çözüm süreci konularında AK Parti’ye dışarıdan destek verdikleri için ulusalcı-Atatürkçü ve muhaliflerden tepki alıyordu.

        Çözüm sürecinin bitmesi ve AK Parti-MHP ittifakının kurulmasıyla birlikte her iki isim de iktidara muhalif, Kürt siyasi hareketine ise yakın bir pozisyonda yer aldı.

        Bu nedenle Yeşil Sol’dan milletvekili olmaları şaşırtıcı değil.

        Aslına bakarsanız bu seçimin en renkli milletvekili adayları sol blokta toplanmış durumda.

        Bu akımı ilk başlatan TİP oldu. Sinema dünyasından epeyce bir transfer yaptılar. Mehmet Aslantuğ, Serhat Özcan, Kerem Fırtına TİP’in oyuncu adayları arasında. İrfan Değirmenci, Esmeray, Mısra Öz de yine TİP’in ünlü adaylarından…

        Diğer partilerin de dikkat çeken ünlü adayları var.

        Sanatçılar Candan Erçetin ve Onur Akın CHP’den;

        Futbolcu Gökhan Zan, Şarkıcı Faik Öztürk, eski futbolcu ve teknik direktör Ünal Karaman İYİ Parti'den;

        İbrahim Tatlıses ve Hulki Cevizoğlu AK Parti’den;

        Oyuncu İlyas Salman TKP’den;

        Şarkıcı Davut Güloğlu ise Yeniden Refah Partisi'nden adaylık başvurusu yaptılar.

        Kimileri kızsa da ben çok sesli bir Meclis’in oluşması adına bütün bu isimlerin aday olmasını olumlu buluyorum.

        Hangileri seçilmeyi başarır onu seçim sonucunda göreceğiz ama renkli bir TBMM olacağı muhakkak...

        Diğer Yazılar