Meğer "Mansurcu"ymuşuz da haberimiz yokmuş
Oda TV dün yine kulağımızı çınlatmış. Benim de aralarında bulunduğum birkaç köşe yazarının yazıları üzerinden Ciner Grubu'nun Cumhurbaşkanlığı için Mansur Yavaş’ı desteklediğini iddia ediyorlar.
Açıktan söylemeseler de bunun kurumsal bir tavır olduğunu ima ediyorlar.
Bu konuda bir haber yapmışlardı, yetmedi dün bir tane daha yaptılar.
Oysa ortada ne böyle kurumsal bir tavır ne de köşe yazarlarına dikte edilmiş bir telkin söz konusu.
Hatta Habertürk yazarları arasında bu konularda bambaşka fikirler beyan edenler var.
Kendi adıma şunu açıkça söyleyebilirim ki; Yavaş’ın adını geçirdiğim yazılarda sadece aylardır kamuoyuna açıklanan anketlere ve Türkiye’nin sağ seçmen ağırlıklı sosyolojisine atıf yapıyorum.
Yoksa ne "Mansurcu"yum ne de kendimi Mansur Yavaş’ın ideolojik çizgisine yakın hissediyorum.
2014’te yaptığımız röportaj dışında kendisiyle yıllardır hiçbir temasım olmadı.
"Mansurcu" olmadığım gibi "İmamoğlucu", "Kılıçdaroğlucu" veya "Erdoğancı" da değilim.
Günün sonunda 6’lı Masa canı kimi isterse onu aday gösterir.
Kazanırsa onlar kazanır; kaybederse onlar kaybeder.
Biz gazeteciler olarak sadece izler ve yorumumuzu yaparız.
Sandık günü geldiğinde gider oyumuzu da kullanırız tabii ama kime oy verdiğimiz sadece bizi ilgilendirir.
Kendisine gerçekten “Gazeteciyim” diyenin herhangi bir partiye, bloğa veya lidere açıktan veya gizliden "destek" vermesi, müzmin bir tarafgirlik içinde davranması meslek etiğine aykırıdır.
Yandaşlığın sağı solu olmaz.
Elbette bu siyasetçileri eleştirmemize veya övmemize mani değildir.
Yeri gelir eleştiririz; yeri gelir hakkını teslim ederiz. Fakat sabit bir şekilde taraf olmayız, mesafemizi koruruz.
En azından bana göre doğrusu budur.
Dolayısıyla öküzün altında buzağı aramaya, varsayıma dayalı haberler yapmaya gerek yok.