Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu ilk haberi ABD seyahatinde verdi. “Kasım’ı bekleyin, ekonomik reform programımızı açıklayacağım” dedi.

        Muhalefet partilerinin ekonomik sorunlara karşı kapsamlı ve somut çözüm önerileri getiremediği bir dönemde son derece önemli bir çıkış bu.

        Kasım’da Kılıçdaroğlu’nun açıklayacağı program sadece CHP için değil muhalefetin kaderi için de bir nevi köprüden önce son çıkış niteliğinde.

        Peki Kemal Bey Kasım ayında ne açıklayacak?

        Neo-liberal ekonomi politikalarını eleştiren, yalnızca çok yüksek eğitimli kesimin anlayabileceği teorik bir manifesto mu yayınlayacak?

        Yoksa milyonlarca kişiyi CHP’nin kapısına yöneltecek somut projelerle dolu bir kalkınma programı mı?

        Çıtayı koyacakları yer belli. 2-3 hafta içinde 7-8 milyon kişinin başvurmak için sıraya gireceği, başvuramayan 10 milyon kişinin de “Keşke ben de kriterlere uysaydım” diye hayıflanacağı, özetle geniş kesimlerde umut ve heyecan yaratacak projeler ortaya koymadıkları müddetçe açıklayacakları reform programının başarı şansı yok.

        Çünkü seçim kazanamadıkları müddetçe bahsettikleri reform programını hayata geçirme olasılıkları yok.

        6’lı masanın en büyük çelişkisi bu kadar iddialı ekonomi kurmaylarına sahip olmalarına rağmen bugüne kadar “Ekonomiyi muhalefet düzeltir” algısı oluşturamamış olmaları.

        Bilge Yılmaz, Ümit Özlale, Kerim Rota, Serkan Özcan, Durmuş Yılmaz, Faik Öztrak, Ali Babacan… Hepsi kendi alanında yetkin isimler.

        Fakat ekonomiden anlamak ayrı, siyasetten anlamak ayrı.

        Sokağa çıkıp vatandaşa sorduğunuzda akılda kalacak tek bir vaatleri yok.

        Kur korumalı mevduatı, hazine garantili yol ve köprülere aktarılan parayı, yükselen enflasyonu eleştirmek halkın güvenini kazanmak için yeterli olmuyor.

        “Demokrasi gelince ekonomi düzelecek. Parlamenter sisteme geçmezsek ekonomi düzelmez. Ekonomide liyakatli kadrolar gerekli” gibi genel geçer doğruların ötesine geçmek zorundalar.

        Belki kızacaklar ama evet bir parça da popülizm yapmak zorundalar.

        Popülizmden kastım hayata geçirilmesi mümkün olmayan vaatleri bol keseden dağıtmaları değil elbette ama vatandaşın hayatına kısa sürede doğrudan etki edecek politikalar geliştirmeleri ve daha önemlisi bunları etkili biçimde anlatmaları gerekiyor.

        Bakın Almanya enerji fiyatları yükseldiği için 200 milyar Euro’luk dev bir yardım paketi açıkladı. Başta Fransa olmak üzere bu miktarı kendi vatandaşına dağıtamayacak olan ülkeler homurdanıp duruyor.

        Pandemi ve ardından başlayan Rusya-Ukrayna savaşı sonrası Avrupa yeniden sosyal refah devletini güçlendirmeyi konuşuyor.

        Uzun veya kısa vadeli etkileri son derece tartışmalı da olsa AK Parti ekonomide yeni bir program deniyor. Bir yandan faizleri düşürüp yatırım ve istihdamı arttırmaya çalışıyor. Öte yandan maaş zamları, kredi paketleri, enerji sübvansiyonları ve sosyal yardımlar ile enflasyonun etkisini hafifletmeye çalışıyor.

        Buna karşılık muhalefetin de ortaya ciddi bir vizyon koyması lazım.

        Son olarak merak ettiğim bir husus daha var.

        Kılıçdaroğlu’nun Kasım’da açıklayacağı ekonomi programı sadece CHP’ye mi ait olacak? Yoksa 6’lı masanın ortak vaadi mi?

        İYİ Parti, CHP ve DEVA arasındaki ekol farklılıklarını aşabilecekler mi?

        Liberal ekonomiyi mi savunuyorlar, devletçilikten mi yanalar, karma model mi getirecekler? Bu konuda uzlaşacaklar mı?

        Tekrar edeyim; bu köprüden önce son çıkış. Bekleyip göreceğiz…

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar