Rüzgar Putin'in aleyhine dönüyor
Geçen çarşamba gecesi Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Donbas bölgesine askeri bir operasyon başlattığını duyurdu.
Ama sabaha karşı anladık ki saldırı Donbas ile sınırlı değil, topyekûn işgal girişimi.
İlk üç günde psikolojik üstünlük Putin’in lehineydi. ABD’nin asker göndermeme kararı ve Biden’ın ilk açıklamasında yaptırımlara Putin’i dahi dahil etmemesi basın toplantısına katılan gazetecilerin dahi tepkisini çekti.
“Batı Ukrayna’yı yalnız bırakıyor” eleştirileri yükselince hem Avrupa hem de ABD adeta birden bire kendine geldi ve daha etkili adımlar atmaya başladılar.
Finansal yaptırım kararları beklenmedik bir hızla yürürlüğe koyuldu.
Batı için maliyeti en yüksek yaptırım olan SWIFT sisteminden çıkarma dahi kısmen hayata geçirildi.
Daha önemlisi oldukça yüksek bütçeli insani yardım ve askeri mühimmat göndermek için harekete geçtiler.
İlk günlerdeki dağınık tutumun aksine Batı dünyası Soğuk Savaş’tan beri ilk kez Rusya’ya karşı güçlü bir ortak duruş sergilemeyi başardı.
Peki rüzgar neden ve nasıl Putin aleyhine döndü?
Yalnızca Donbass bölgesini kontrol altına almaya çalışsaydı belki de bu duruma göz yumulacaktı. Oysa o bununla yetinmeyip daha ilk günde başkent Kiev’e saldırınca, Ukrayna Devlet Başkanı Zelensky de geri adım atmayıp dünya kamuoyunu yanına çekince Rusya egemen bir devlete haksız hukuksuz bir savaş başlatan saldırgan ülke durumuna düştü.
Kırım örneğinin aksine Putin bu sefer kendi kamuoyundan bile tam manasıyla destek alamadı.
Bu arada iki kritik gelişme daha yaşandı.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde Çin, Ukrayna'daki saldırılarını kınayan karar tasarısında çekimser oy kullanmayı tercih etti.
Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, tüm ülkelerin egemenlik ve toprak bütünlüğüne saygı gösterilip korunmasını ve BM Antlaşması'nın amaç ve ilkelerine ciddiyetle riayet edilmesini savunduğunu söyledi. Üstü kapalı da olsa Rusya’yı eleştirdi.
Oysa daha birkaç hafta önce Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, Vladimir Putin için 'En iyi dostum" demişti. Yayınladıkları ortak bildiride iki devlet arasındaki dostluğun sınırı olmadığını ilan etmişlerdi.
Yani Rusya Çin’den beklediği koşulsuz desteği göremedi. Adeta güvendiği dağa karlar yağdı.
Sadece Çin değil Macaristan ve Çek Cumhuriyeti gibi Rusya ile ilişkileri iyi ülkeler de Ukrayna’dan yana tavır alınca Putin adeta ortada kaldı.
Burada elbette Türkiye’nin de Ukrayna yanlısı açıklamalarının etkisi yadsınamaz.
Son olarak Putin’in nükleer silahları içeren birliklerin alarma geçirilmesi emri vermiş. Bu da açıkça sıkıştığının ve rasyonaliteden uzak davranmaya başladığının işareti değil mi?
Önümüzdeki 24 saat kritik. Batı’nın silah yardımları bölgeye yetişmeden Rusya Kiev’e tüm gücüyle yüklenip düşürmeye çalışabilir.
Muhtemelen Ukrayna heyeti bu ihtimalden çekindiği için Belarus gibi kendileri açısından riskli bir bölgede müzakere buluşmasına “Tamam” dediler.
Zaman Ukrayna’nın lehine Rusya’nın ise aleyhine işliyor.
Kim bilir belki de bu savaş “Beyin ölümü gerçekleşti” denilen NATO ve Atlantik İttifakı üzerinde şok etkisi yaratarak tekrar hayata döndürebilir.
Üç gün önce “Putin’i Putin’den başka durduracak kimse yok” demiştim. Gelinen noktada biraz daha temkinliyim.