Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Türkiye’nin ilk yerli üretim istihbarat gemisi TCG Ufuk’un hizmete giriş töreninde yaptığı konuşmayı dinleyince AK Parti’nin siyasette en özgüvenli olduğu alanın yerli-milli savunma teknolojileri olduğu konusundaki kanaatim bir kez daha pekişti.

        Erdoğan “Türkiye gerçekleştirdiği savunma sanayii atılımları sayesinde, bölgesinde oyun kuran ve oynanan kirli oyunları bozan bir ülke konumuna ulaştı” dedi.

        Bu söylem epeyce bir süredir sadece Cumhur İttifakı’nın kurucu ideolojisi olmakla kalmıyor, geniş kesimlerin iktidara dış politika ve savunma alanında güvenmesini de sağlıyor.

        “Ekonomi bu haldeyken AK Parti neden hâlâ birinci parti?” diye merak edenler yanıtı tam da burada aramalılar.

        Suriye’de PKK’ya karşı yürütülen operasyonlar, Mavi Vatan doktrini, Karabağ zaferi, Libya ile yapılan anlaşmalar… Tüm bu başlıklarda iktidar milli beka doktrini ile yerli savunma sanayii vizyonunu birlikte büyüttü.

        Buna karşılık başta CHP olmak üzere muhalefetin bu alanda hiçbir vaadini duymadık, duymuyoruz.

        Dahası muhalefet bloğu Atlantikçi-küreselci olmakla suçlanıyor. İktidara gelmeleri durumunda başta ABD olmak üzere Batı’nın isteklerine boyun eğerek milli menfaatleri yeterince koruyamayacakları ima ediliyor.

        CHP’nin HDP’ye karşı toleranslı tutumundan hareketle ABD’nin Suriye’de PKK devleti kurmasına müsade edileceği dahi öne sürülüyor.

        (Buna Babacan ve Davutoğlu’nun geçmişte İngiltere ve ABD ile dostane ilişkiler kurması üzerinden yapılan imaları ve tezkere tartışmalarını da eklemek gerekir.)

        Ekonomide zorlanan iktidarın gelecek seçimde muhalefete buradan yükleneceği aşikâr.

        Peki bu küreselcilik-Atlantikçilik suçlamasına karşı ne söylüyor?

        Açıkçası ben Kılıçdaroğlu’nun “Süleyman Şah Türbesi’ni yerine geri taşıyacağız” ve “Esad’la yeniden ilişki kuracağız” dışında dış politikaya dair net bir söylemini hatırlamıyorum.

        Muhalefet 15 Temmuz sonrası benimsenen güvenlikçi paradigma yerine özgürlükçü paradigmaya geçilmesini isterken dış eksende izlenecek tutum konusunda yeni bir vizyon ortaya koyamazsa milli konularda “endişeli” kitlelerin oyunu alamaz.

        Buna bir de endişeli muhafazakarların kaygılarını eklerseniz, şimdiden “Kazandık” sevinci yaşayan muhalefet seçim günü hüsrana uğrayabilir.

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar