Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Muharrem İnce’nin CHP’ye karşı isyan bayrağı açıp yeni parti için adım atmasına şüphesiz en çok iktidar seviniyor.

        Ana muhalefet partisi zayıflayacak, muhalefet bloku içten karışacak diye umut ediyorlar.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan, İnce’nin argümanlarından alıntı yaparak yükleniyor CHP’ye...

        İktidara yakın medya grupları geniş alan açıyor İnce’ye...

        Fakat bütün bunlar güçlenmesini istedikleri İnce’ye yaramıyor, aksine onu sarayın adamı gibi gösteriyor.

        Oysa Cumhurbaşkanı çıkıp “Bay Muharrem, sen kim oluyorsun da bana 'İstifa et' diyorsun?” diye yüklense, "Adamcağız" falan dese, A Haber günde 5 vakit eleştirse, CHP seçmeni birden İnce’nin arkasında hizalanabilir.

        Aksi halde, CHP’nin DEVA ve Gelecek Partisi’ne verdiği destek nasıl ki bu partilerin AK Parti tabanından oy almasını güçleştiriyorsa, AK Parti’nin İnce’ye verdiği destek de Memleket Hareketi’nin işini zorlaştıracaktır.

        Bir de madalyonun öteki yüzü var, zira Muharrem İnce iktidara karşı eleştiri dozunu giderek yükseltiyor.

        Malum medya o kısımları kesip CHP’ye yüklendiği kısımları öne çıkarıyor şimdilik ama İnce direkt Erdoğan’ı hedef alırsa nereye kadar tahammül edecekler bakalım!

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Sevgilinize en güzel hediyeyi açıklıyorum

        Sevgilinize en güzel hediyeyi açıklıyorum
        0:00 / 0:00

        Türkiye’de son yıllarda en doğru bilinçlenme sokak hayvanları konusunda yaşandı galiba…

        Özellikle büyük şehirlerin bazı semtlerinde bu konuda ciddi bir komşu dayanışması oluştu.

        Bizim sokakta hemen her komşunun kedisi ya da köpeği var. Sokakta yaşayanları da esnaf sahiplenmiş durumda.

        Birkaç ay önce bir akşam bizim apartmanın kapısına korku içinde saklanmış bir kedicik gördük. Hemen anladık normalde sokakta yaşamadığını. Eve alıp konu komşuya haber verdik. Sosyal medyada paylaşımlar elden ele yayıldı, derken sabah sahiden de Narmanlı Apartmanı’nda oturan komşumuzun penceresinden düştüğü anlaşıldı.

        Adı Bianca’ymış, evine kavuştuğu için nasıl mutlu olduk anlatamam.

        Dün Bianca’nın sahibi İlhan Bey ile sohbet ediyorduk. Yeni çıkacak hayvan hakları yasasıyla ilgili çok endişeliydi.

        Meğer AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin’in verdiği bir röportajda “Bir evin içerisinde maksimum 3 köpek bulundurulacak” açıklaması tüm hayvanseverleri panikletmiş.

        Özlem Hanım’ı arayıp nedenini sordum. Sözlerinin yanlış anlaşıldığını söyledi.

        “Yasada havyan sayısına dair bir madde yok, olması da mümkün değil çünkü bu usule aykırı. Ama zaman içinde ilgili bakanlığın bir düzenleme yapmasını öngörüyoruz. Bunun da sebebi istiflemenin önüne geçmek. Küçücük evine 30-40 kedi-köpek alan insanlar var. Bu da hayvanlara eziyete girer. Eğer ki evi genişse veya bahçeliyse yani hayvanların rahat edeceği olanaklara sahipse buna karşı çıkılmaz” dedi.

        Sonra biraz araştırınca fark ettim ki hayvan hakları dernekleri de bu sorundan yakınmışlar geçmişte.

        Örneğin, Hayvan Hakları Federasyonu (Haytap) “Bazı evlerde hayvanseverler tolerans limitini zorlayarak 15-20 tane hatta daha fazla hayvan besleyerek kuralları zorluyor. Bu durumun müziği sonuna kadar açıp dinlemenizden hiçbir farkı yok. Yani diğer komşuların katlanma yükü belirli bir sınıra kadardır. Hayvan sahibi olarak bu sınırı aşmamanız beklenir” diye bir açıklama yapmış.

        Veterinerler de küçük dairelerde 30-40 kedi olduğunda hayvanların beslenme ve bakımının yeterince yapılamadığını, biri hastalandığında diğerlerine de bulaştığına dikkat çekiyor.

        Bunun tersi güzel örnekler de var. Örneğin Nişantaşı’nın en öncü hayvan dostlarından yönetmen Canan Gerede evinin içinde 10, bahçesinde de 20 kadar kedi besliyor. Hepsinin aşısıyla, kısırlaştırma ameliyatıyla tek tek ilgileniyor. Sağlıklı mamalarla besliyor. Sokağa terk edilmiş hayvanları sahiplendiriyor.

        Biz ikinci kedimiz Mimi’ye onun sayesinde kavuştuk.

        Lafın kısası, yasalar ya da yönetmelikler yapılırken muhakkak hayvanseverler ile konuşulmalı ve kamuoyunun içine sinecek bir düzenleme yapılmalı.

        Onlarca kedi ve köpeğin tek oda içinde hapsedilmesi de bir işkence olur ama karda kışta büyük fedakârlıklarla onlara bakan insanlar da suçlu ilan edilmemeli. Böyle durumlarda sahiplendirme kampanyaları yapılmalı.

        Ülke çapında büyük bir seferberlik başlatılsa pek çok hayvanın hayatı kurtulur. Zaten özellikle yeni nesil evcil hayvan edinme konusunda çok bilinçli ve hevesli.

        Bu vesileyle evcil hayvanı olmayan herkese seslenmek istiyorum; hemen barınaklardan ya da sokaktan bir kedi ya da köpeği evinize alın.

        Hem bakın bugün 14 Şubat; en yakınınızdaki veterinere danışarak bir yavru kedi ya da köpeği sahiplendirseniz sevdiğiniz kişiye hayatının en güzel hediyesini vermiş olacaksınız.

        Bakımları zannedildiği kadar zor değil, dostlukları her şeye bedel…

        Hadi…

        Diğer Yazılar