Boğaziçi hepimizin
Boğaziçi Üniversitesi’ndeki protestoların geldiği nokta, her şeyden önce 6 yıl orada eğitim almış eski bir öğrenci olarak beni derinden yaralıyor.
Türkiye’deki kutuplaşma meselesinin kurbanı olduğunu görmek daha da üzücü…
Bir de bilgi kirliliği ile mücadele etmek durumunda kalıyoruz.
Doğru bilinen yanlışlar var.
Örneğin yere serildiği için haklı olarak tepki toplayan Kâbe illüstrasyonu Güzel Sanatlar Kulübü’nün açtığı bir sergiye ait, yani LGBTİ+ Kulübü ile ilgisi yok. Zaten soruşturma açılan öğrenciler de Güzel Sanatlar Kulübü üyesi…
Boğaziçi Üniversitesi 28 Şubat döneminde başörtüsü yasaklarına uymayan ender eğitim kurumlarından biriydi. Üniversite kültüründe gerçekten bir hoşgörü iklimi vardır.
Kâbe illüstrasyonu meselesi üzerinden rektör protestolarına katılan bütün öğrenci ve öğretim üyelerini ötekileştirmek büyük bir haksızlık olur. Eğer ki dini değerleri aşağılama amacı taşıyorsa sonuna kadar kınayalım ama sapla saman birbirine karışmasın. Bakın dün o illüstrasyondan rahatsız olan pek çok inançlı öğrenci kameralar karşısına geçerek bir video paylaştı.
“Bu illüstrasyonun değerlerime aykırı olduğunu düşünüyorum” diyen de olmuş, “Ben inanan biriyim ve bu resmi doğru bulmuyorum” diyen de… Ama hepsi sözlerini şu cümleyle tamamlıyor: "Öğrencilerin kimlikleri üzerinden şeytanlaştırılmasını ve tutuklanmasını kabul etmiyorum."
Yani Kâbe illüstrasyonunun yere serilmesine karşılar ama kutsal değerler üzerinden tutuklamalara meşruiyet kazandırılmasını da kabul etmiyorlar.
Öte yandan "Bu sergideki resimle İslam’ın en mukaddes mekanı, Müslümanların kıblesi Kabe-i Muazzama haysiyetsizce tahkir ve tahrif edilmiştir. Bu ahlaksızlığın sanat kisvesiyle meşrulaştırılmasını ve üstüne üstlük hadsizce savunulmasını hiçbir şekilde kabul etmiyoruz" diyen Boğaziçi Üniversitesi İslam Araştırmaları Kulübü'nün sosyal medya paylaşımlarını destekleyen öğrenciler fişlendiyse bu da çok çok vahim bir durum. Kim fişledi ne amaçla fişledi muhakkak ortaya çıkarılmalı.
Gelelim 'aşağı bakma' tartışmasına…
Türk Polis Teşkilatı, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda konunun saptırıldığını, “Aşağı bak” değil, “Aşağıdan gidin” denildiğini söylüyor.
Videoyu izlediğimizde şunu görüyoruz. Öğrenciler Güney Kampüs’ten çıkmış, yürüyorlar. Bu sırada bir polis son derece agresif ve kaba bir biçimde “İn aşağı, aşağıdan, aşağıdan, aşağı bak, toplu gitmek yok” diye bağırıyor ve kendi halinde yürüyen bir öğrenciyi durduk yere itiyor.
Üniversitenin çıkış kapısından sonra iki yol vardır. Soldan aşağıya sahil yoluna çıkan cadde ve Etiler yolu. Öğrencilerin yürüdüğü yol metro istasyonuna çıkıyor. Belki çocuklar metroyu kullanarak evlerine dönecek. "Sahil yolundan gideceksiniz" diye bağırıp çağırmanın ne âlemi var? Daha da önemlisi o polis memuru yolda yürüyen öğrenciyi neden itiyor ve tartaklıyor? Gözaltındalarmış gibi agresif bir tutum sergiliyor?
Aslında yaşananlarla ilgili en güzel yorumlardan birini eğitim alanında dünyanın en saygın isimlerinden olan Prof. Dr. Selçuk Şirin yapmış.
“Gençlerine, akademisyenlerine böylesine hoyratça davranan bir ülke abad olmaz...
"Kurumları böyle kolayca harcamanın bedelini gelecek kuşaklar öder. Bir üniversite kolay kurulmuyor. İkinci bir Boğaziçi yok” diyor Selçuk Hoca… Çok haklı…
Boğaziçi hepimizin… Siyasete ve kutuplaşmaya alet etmeden, hoşgörü ve tolerans ile çözmeli, gençlerimizi kucaklamalıyız.