Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Keşfet

Önceki gün Muharrem İnce’den bir telefon aldım. Sesinde sitem vardı. Geçen yazımdaki yorumlara itiraz etti.

"Miting yapmak yerine tek tek insanlarla buluşuyoruz’ ifadesini kullanıyor ama ‘Beklenen rüzgârı yaratamadı, kalabalıkları toplayamadı’ algısı oluşturduğunun farkında mı acaba?” diye sormuştum.

“Bu yanlış. Kalabalık toplamak gibi bir derdim yok ki...” diye başladı söze...

“Ben Cumhuriyet tarihinin en kalabalık mitingini yapmış adamım. Ne Erdoğan, ne Özal, ne Demirel, ne Ecevit, ne İmamoğlu... Bu topraklarda İstanbul mitingimi geçen ikinci bir miting var mı? Pandemi olmasa daha fazlasını da toplarım ama bu salgın günlerinde hem kendimi hem vatandaşı riske atmak istemem” dedi.

“Peki seçmeninizin size karşı hiçbir kırgınlığı yok mu?” diye sordum.

“İnsanlar aşkına kızabilir ama aşkı ona bir telefon açtığında akşam yemeği teklifini kabul eder. Bu millet beni sevdi, biliyorum. Elinize bir 100 lira alıp buruşturun, değeri yine 100 liradır. Bir ütü yaparsınız geçer. Ben şimdi buruşuk bir para gibiyim ama marka değerim aynı” diye espri yaptı.

Dezavantajlarını sıraladım, “Seçimi kaybetmiş olmanız, yeni partiler kurulmuş olması, Kılıçdaroğlu’nun ittifak stratejisinin tutmuş olması... Bütün bunlar size olan desteği azaltmaz mı? CHP, İmamoğlu ya da Yavaş’ı aday gösterirse sizin şansınız kalır mı?” diye üsteledim.

“Ne güzel işte 3-5 kişi bir arada yarışalım. Bir kırmızı kart gördüm diye futbolu mu bırakacağım? Bir penaltı kaçırdım, Alex de kaçırıyor. Bırakın ben de futbol oynayayım” dedi.

Telefonu kapatırken şunu düşündüm; İnce’nin bu hazır cevaplılığını ve mücadele azmini kesinlikle takdir etmemiz lazım...

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar